
Mustafa Kemal’i Etkileyen Şehirler
Mustafa Kemal, ülkenin içinde bulunduğu sorunların önemini
doğduğu kent Selanik’te tespit etme imkânına sahip olmuştur. Daha sonra lise
eğitimini gördüğü Manastır, Harp Okulu ve Harp Akademisini bitirdiği İstanbul,
ilk görev yeri olan Şam, askerî ataşe olarak bulunduğu Sofya Mustafa Kemal’in
hayatında önemli izler bırakmıştır.
Selanik
Selanik şehrinin Mustafa Kemal’in hayatında özel bir yeri
vardı. Çünkü bu kentte doğmuş, bu kentte öğrenime başlamış, II. Meşrutiyetin
ilanına da bu kentte tanık lık etmişti. Selanik, çoğunluğunu Türklerin
oluşturduğu çeşitli etnik toplulukları barındırıyordu. Ayrıca hem bir ticaret
merkezi hem de yoğun kültürel etkileşimin yaşandığı bir kavşak noktasıydı.
Batı’dan gelen gazeteler, dergiler, edebî eserler şehrin kültürel ve siyasal
dokusunun hem güçlenmesine hem de gelişmesine katkıda bulunmaktaydı. Mustafa
Kemal’in değişim ve gelişime açık bir kişiliğe sahip olması, yeni fikirleri ve
çağdaş yaşam tarzını benimsemesi bu şehrin kendisine katkılarıdır.
Manastır
Askerî İdadiyi okuduğu Manastır’da birçok ülkenin
konsoluslukları bulunmaktaydı. Bu durum kültü rel zenginliğe katkı sunduğu gibi
milliyetçi düşüncenin de yayılmasına neden olmaktaydı. Diğer yandan Manastır’da
zaman zaman ortaya çıkan isyanlar Mustafa Kemal’in millet ve milliyetçilik
fikirlerini benimsemesinde önemli rol oynamıştı. Bu kentin Mustafa Kemal’e bir
katkısı da fikir hayatının gelişmesinde önemli rol oynayan eserleri burada
temin ederek okumuş olmasıydı.
Namık Kemal’in vatan ve özgürlük temaları üzerine yazdığı
şiir ve tiyatro eserleri o dönemde genç nesil üzerinde etkili olmaktaydı. Bu
eserleri okuyan ve en önemlisi özümseyen Mustafa Kemal, ileride vatanseverliği
ve bağımsızlığa olan tutkusunu bu eserler yoluyla geliştirdiğini söyleyecektir.
Mehmet Emin Yurdakul’un Türk tarihi ve Türk kültürü ile ilgili yazdığı eserler,
Atatürk’te çağdaş Türk milliyetçiliğinin oluşumunu etkiledi. Mustafa Kemal,
lise yıllarında Jean Jacques Rousseau (Jan Jak Ruso), Voltaire (Volter),
Montesquieu (Monteskiyö) gibi Fransız düşünürlerin eserlerini ve Fransız
İhtilali’ni de inceleme ve araştırma fırsatı buldu. Atatürk’ün bu çalışmaları
daha sonra gerçekleştireceği Türk inkılâbının temelini oluşturacaktır.
Manastır’da bulunduğu yıllarda Mustafa Kemal’in dikkatini çeken diğer önemli
bir durum da Osmanlı Devleti’nin bu bölgenin yönetiminde gösterdiği
yetersizliktir. Avrupalı devletlerin azınlıkları kışkırtmaları, Mustafa Kemal’e
Osmanlı Devleti’ne bağlı Balkan topraklarında sorunların artacağı konusunda bir
fikir verdi. Ardından öğrenimine devam ettiği başkent İstanbul’da da
düşüncelerinde ne kadar haklı olduğunu gördü.
İstanbul
İstanbul’a gelen Mustafa Kemal, önce Harp Okulunu ardından
da Harp Akademisini bitirdi. Okul yılları sırasında bulunduğu Galata-Pera
semti, Osmanlı Devleti’nde Batı kültürünün en çok yaşatıldığı yerlerden biri,
belki de en önemlisiydi. Burada genç Mustafa Kemal, Batı kültürünü yakından
tanıma imkânını elde etti. Harp Okulu ve Harp Akademisinde Batı’da ortaya çıkan
milliyetçilik, eşitlik, özgürlük ve insan hakları gibi fikir akımlarını da
tanıma ve okul arkadaşlarıyla tartışma imkânı buldu. Bu akımlar kendisinde
Osmanlı devlet yönetimine karşı belirgin bir memnuniyetsizlik oluşmasına neden
oldu. Farkına vardığı ilk şey bu konuda yalnız olmadığıydı; subay adayı
arkadaşlarının bir kısmı da aynı durumdaydı. Bir araya gelerek kendilerince
örgütlendiler. Arkadaşlarıyla birlikte bir bildiri yayımladılar. Amaç,
çevrelerindeki diğer arkadaşlarını da etkilemek, devletin içinde bulunduğu
durumdan kurtulması için herkesin fikir üretmesini sağlamaktı. Bu süreç Mustafa
Kemal’in inkılâpçılık yönünün oluşmaya başladığı zaman dilimidir.
Mustafa Kemal, İstanbul’un hem Batılı hem de Doğulu yüzünü
gözlemleme fırsatını elde etti. Haliç Köprüsü âdeta İstanbul’un Doğu ve Batı
yaşam tarzlarını birbirinden ayıran sınır gibiydi. Doğulu İstanbul biraz daha
muhafazakâr, görünüş ve düşünüş şekliyle biraz daha farklıydı. Kurmay Yüzbaşı
olarak Harp Akademisinden mezun olduktan sonra ise ilk görev yerinin Şam’daki
5. Ordu olduğunu öğrendi. Osmanlı Devleti’nin Batı etkisinin en fazla
hissedildiği kentlerinde yaşamış olan Mustafa Kemal’i Şam’da bambaşka bir dünya
beklemekteydi.
Şam
Suriye’ye gelen Mustafa Kemal, bölgede yaşanan
ayaklanmaları bastırmakla görevli birliklere katıldı. Selanik, Manastır ve
İstanbul, Osmanlı Devleti’nin “Batılı” yüzünü ortaya koyarken Şam, devletin
geri kalmışlığını yansıtıyordu. Bölgedeki devlet yönetiminin aksaklıklarını,
askerin yetiştirilmesindeki eksiklikleri, halkın çektiği zorlukları ve
sıkıntıları yakından gördü. Zaman zaman Suriye’nin çeşitli yerlerinde incelemelerde
bulundu. Burada tanıştığı arkadaşları
ile devletin uygulamaları hakkında tartışmalar yaptı. Ardından 1906 yılında
Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni kurdu. Beyrut, Yafa ve Kudüs’te taraftar
toplamaya çalıştı. Bu cemiyetin bir şubesini açmak için daha sonra gizlice
Selanik’e geldi. Bir süre sonra Selanik’teki 3. Ordu’da görevlendirildi. Şam
kentinde gördükleri ve yaşadıkları Mustafa Kemal’e devletin en uzaktaki
noktalara erişecek güçte olmasının gerekliliğini öğretti. Şam’ın ardından
Balkan Savaşları sırasında Gelibolu’da bulunan Çanakkale Boğazı Kuvayımürettebe
Komutanlığı Harekât Şubesi Müdürlüğüne atandı (21 Kasım 19 12).
Sofya
Mustafa Kemal, Balkan Savaşlarından sonra, 27 Ekim 19 13
tarihinde Bulgaristan’ın başkenti olan Sofya Ataşemiliterliğine getirildi.
Yakın arkadaşı Ali Fethi (Okyar) de bir süre sonra bu kente elçi olarak atandı.
Birlikte memleket meseleleri hakkında görüşmeler yaptılar. Mustafa Kemal, 1 Mart 19 14 tarihinde yarbaylığa terfi
etti.
Sofya’da bulunduğu süre içerisinde Avrupa devletlerinin
temsilcileriyle bir araya geldi. Bu sayede birçok devletin hem siyasi
anlayışları hem de Osmanlı Devleti hakkındaki düşüncelerini öğrenme fırsatı
buldu. Mustafa Kemal, Bulgaristan’da yaşayan Türklerin sorunlarıyla yakından
ilgilendi. Bu tespitleri daha ileride, Türklerin azınlık haklarının
belirlenmesinde, kültürel yapılarının korunmasında etkili oldu.
Ayrıca Bulgar Meclisinin toplantılarına katılarak
demokrasi ve meclis çalışmaları ile ilgili gözlemler yaptı. Sofya’da ilk kez
opera ile tanıştı. Böylelikle hem toplumsal dayanışma hem demokratikleşme hem
de sanatsal alanda yapılanları yakından takip ederek kendini geliştirme imkânı
buldu. 1915 yılı Ocak sonlarına kadar Sofya’da kaldı.