18 Ekim 2008

AYRİLİK VAKTİ

AYRILIK VAKTİ
Akşamı getiren sesleri dinle
Dinle de gönlümü alıver gitsin
Saçlarımdan tutup kor gözlerinle
Yaşlı gözlerime dalıver gitsin
Güneşle köye in, beni bırak da
Küçüle, küçüle kaybol ırakta
Şu yolu dönerken arkana bak da
Köşede bir lahza kalıver gitsin
Ümidim yılların seline düştü
Saçının en titrek teline düştü
Kuru yaprak gibi eline düştü
İstersen rüzgara salıver gitsin

Yeni kimlikler böyle olacak!


Yeni çipli nüfus cüzdanlarının dağıtılmasına Bolu’da başlandı.
13 Ekim 2008 / 17:00
Yeni çipli nüfus cüzdanlarının dağıtılmasına Bolu’da başlandı. Kimliklerin üzerindeki çipte kullanıcının adı, doğum tarihi, kan
grubu gibi bilgiler yer alıyor।

Sosyal Güvenlik Kurumu'nun (SGK) operasyonel sistemlerindeki verileri tek bir yapıda toplayan “Akıllı Kart” uygulaması ile Bolu'da yeni kimlik kartlarına kavuşanların sayısı 4 bin 300'e ulaştı.Nüfus cüzdanı ve sağlık karnesi bilgilerinin tek kartta toplandığı, daha sonra ehliyet bilgileri ve vergi numaralarının DA yükleneceği ‘Akıllı kart’ projesinde pilot IL seçilen Bolu’da, kartın dağıtımı sürüyor.
Sosyal Güvenlik Kurumu ve TÜBİTAK’ın ortak yürüttüğü, yıl sonuna kadar 10 bin kişiye dağıtılması planlanan ‘Akıllı Kart’ projesi kapsamında Nüfus Müdürlüğü’ne davet edilen vatandaşlar kimlik ve sağlık karnesi bilgilerini görevlilere bildirerek, parmak izlerini optik okuyucu aracılığıyla karta yüklüyor.
İlk aşamada sağlık ve sosyal güvenlik alanlarında kullanılacak çipli kartlar için, 53 eczane ile Bolu İzzet Baysal Devlet Hastanesi’nin 4 polikliniğine akıllı kartları okuyabilen cihazlar konuldu.
Test çalışmalarının ardından 2010 yılına kadar ilde yaşayan herkese ‘akıllı kart’ verilecek. Akıllı kart uygulaması ile sigorta kayıp ve kaçaklarının önlenmesi, başkasının karnesiyle sağlık hizmetlerinden yararlanma, reçete ve sağlık karnesi yolsuzluklarının sona ermesi amaçlanıyor.
Bolu Valisi Halil İbrahim Akpınar test çalışmalarının ardından uygulamanın ülke geneline yayılacağını belirterek, “İlk etapta randevulu olarak çağırılan vatandaşlara yeni akıllı kartlar veriliyor. Yıl sonuna kadar 10 bin kart dağıtılacak. Kartlarını Alan vatandaşlar sağlık hizmetlerinden yararlandıktan sonra eczanelere giderek kartları ile hizmet alabilecekler. Nüfus cüzdanlarının kaçak olarak çoğaltılmasının önüne geçilecek. Pilot IL seçilen Bolu’da uygulamaya başladık. Devlet bir süre test çalışmalarına bakacak. Daha sonra DA kartlar hem Bolu’da, hem de ülke genelinde dağıtılacak” dedi.
Bolu İl Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Müdürlüğü yetkilileri, şu anda sadece kimlik ve sağlık karnesi bilgilerinin yer aldığı kartlara daha sonra ehliyet bilgileri ve vergi numaralarının DA yükleneceğini bildirdi.

"...Yok , beni burdan alacaklar" bir kısa hikaye‏

.....kalktı. Sabah ezanının insan ruhuna huzur veren sesi oda çinde yankılanıyordu. 88 yaşından beklenmeyecek bir çeviklikle pencereye doğru yöneldi. Pencereyi açması ile odaya ezan sesi ile birlikte baharın güzelkokusu ve kuş cıvıltıları doluştu. Penceresinden gözüken Kurtuluş Parkına bakarak yaşlı ciğerlerine sabahın ılık esintisi ile doldurdu. Abdestini aldı,sabah namazını kıldı. Mutfağa yöneldi. Çayla birliktebir iki lokma bir şeyler atıştırdı. Oturma odasına yöneldi. Eski bir fiskos masasının yanındaki koltuğuna ilişti. Masanın üstü çerçeveler ile doluydu. Birtanesine uzandı, camının üzerinde titreyen parmaklarını dolaştırdı. Çerçevenin içindeki fotoğrafta İstiklal madalyalı kara yağız bir adamla, makyajsız olmasına rağmen güzelliği göz alan birkadın birbirlerine bakarak gülümsüyorlardı. Yaşlıkadın 'Günaydın Anne, Günaydın Baba' dedi. Usulca yerine koyduğu çerçeveye bir bakış daha attıktan sonra başka birçerçeveyi eline aldı. Bu siyah beyaz fotoğrafta da subay üniformalı bir adamla bir gelin yan yana duruyorlardı.Yaşlı kadın çerçeveyi titreyen dudaklarla öptü.'Günaydın Kocacığım' dedi. Kadın bu çerçeveyide bıraktıktan sonra üçüncü ve son çerçeveye uzandı. Artık gözlerinden yaş damlıyordu. Fotoğraftaki biri erkek diğeri kız çocuklara bakıp 'Günaydın Evlatlarımmm' dedi. Tüm çerçevelere kısaca göz atıp' Sizleri, hepinizi çok özledim' dedi. Gözlerinde biriken yaşları sildi. Artık ağlamak için bile yaşlı hissediyordu kendini. Ağır ağır doğrulduğu koltuğundan eski telefonuna doğru yöneldi.Ağır ağır numaraları çevirdi. Karşısına çıkan adama 'Bir taksi istiyorum' dedi ve adresi verdi.Kapısını kilitleyip, apartman merdivenlerine yöneldi.Yıllarca çekmediği zorluk kalmamıştı ama şimdi bu merdivenler hayatının en büyük engeli olmuştu. Ağır ve dikkatli bir biçimde iniyordu. Sabırsızlanan taksişoförünün çaldığı korna sokağı inletiyordu.'Patlama be adam' dedi. Nihayet taksiye binebildi.'Teyze hoş geldin' dedi 25-30 yaşlarındaki şoför.'Nereye gidiyoruz?' Kadın kısa bir sessizliğin sonunda 'Tüm bir gün beni taşırmısın?' diye sordu.'Sana 500 lira veririm.' Adam küçümser birgülümseme ile, 'Mal sahibi benden her gün 500 lira istiyor teyze' dedi.
Kadın gülümsedi'O zaman sana 650 lira vereceğim ne dersin?''Kurtarmaz ama senin güzel hatırını kırmayayım.İlk önce nereye gideceğiz?' 'Anıtkabir'e' 'Anıtkabir'e mi? 'Evet' Tamam teyzeciğim' Yaş kaç teyzeciğim?' Seksen sekiz' Maşallah Allah uzun ömür versin teyzeciğim' Allah sağlıklı mutlu ömür versin oğlum' Haklısın teyzecim' Taksi Anıtkabir'in kapısına gelmişti. Şoför'Teyzeciğim geldik' dedi. Dalgın görünen kadın'Evladım burada yardımına ihtiyacım var' dedi.'Benimle gel' Adam şaşırmıştı. 'Tabii teyze'dedi. Kuşkulu gözlerle 'Bizi buraya alırlar mı?'diye sordu. O ana kadar dalgın ve yorgun görünen kadın, bir anda irkildi. Gözlerinden ateş fışkırarak 'Ne demek almamak? Sen daha önce hiç gelmedin mi buraya?' dedi Hayır' 'Kaç yıldır Ankara'da yaşıyorsun?' 'Ben Ankaralıyım teyze. Doğma büyüme' 'Ee o zaman' 'Ne bileyim bir kez okulla gelmiştik bayramda. Bayram olmayınca burası kapalı sanıyordum ben' Kadın sinirli bir şekilde kafa salladı. Şoför utanmıştı. Mozoleye çıkan mermerdivenlere kadar konuşmadılar. Merdivenlere geldiklerinde Şoför kuşkulu bir şekilde'Nasıl çıkacaksın Teyze?' diye sordu. 'Her ay nasıl çıkıyorsam öyle' 'Her ay geliyormusun?' 'Evet' Uzun bir uğraşla merdivenleri çıktılar. Mozoleye doğru ağır ağır ilerlediler. İçerisi çok serindi.Şoför büyük bir azimle yürümeye çalışan kadının koluna girmişti. Kadının nefes alışları sıklaşmıştı. Nihayet mozolenin önüne geldiler. Kadın şoförün kolundan ani bir hareketle kurtuldu. Çantasını açtı. Tek bir karanfil çıkardı. Mozoleye doğru ilerledi. Çiçeği mozoleye koydu. Şoför şaşkınlıkla olayı seyrederken kadının ağzından şu sözlerin döküldüğünü fark etti. 'Hayatım boyunca sanaverdiğim sözü tutmak için çalıştım' Ağır ağır geriye çekilen kadın ellerini açıp Fatiha okumaya başladı. Şoför kısa bir şaşkınlığın ardından ona katıldı. Kadın bir anlık suskunluktan sonra 'Hadi gidelim' dedi. Geldiklerinden çok daha ağır bir şekilde arabaya döndüler. Şoför kadının durumundan endişelenme yebaşlamıştı. 'Yoruldun mu Teyze' dedi. Kadın sustu. Bir süre suskunluktan sonra 'Evet hem deçok yoruldum' diye cevapladı. 'Nereye gidiyoruz?' 'Bankaya' Şoför arabasındaki kadının herhangi biri olmadığını anlamıştı. Bu yaşlı kadının Atatürk'e verdiği söz ne olabilirdi? En sonundada yanamadı. 'Teyzeciğim bir şey sorabilirmiyim?' 'Sor bakalım evladım' 'Anıtkabir'de Atatürk'e bir söz verdiğinizi söylemiştiniz. O söz nedir?' 'Uzun hikaye evladım' 'Olsun be teyze anlat ne olur' 'Ben lisedeyken bizim okulumuza gelmişti Atatürk. Beni de ona çiçek vermek için seçmişlerdi. Çiçeği verdiğimde bana ismimi sordu. Bende 'Adalet' dedim.Bunun üzerine 'Ne güzel ismin varmış' dedi. 'Okulu bitirince ne olacaksın' dedi bana. Hemşire dedim. Oda'Güzel meslek ama bence sen Hakim ol ismine çokyakışır' dedi. Ben kadından hakim olmaz ki dedim. Kaşlarını çattı, 'Sen istedikten sonra olur. Senden söz istiyorum hakim olacaksın' dedi .' 'Sen ne dedin peki?' 'Mustafa Kemal emretmiş ne denir? Söz verdim.' 'Peki olabildin mi Adalet Teyze?' 'Evet ben Cumhuriyetin ilk kadın hakimlerindenim.' 'Vay be. Sende ne hikaye varmış Adalet Teyze' 'Herkesin bir hikayesi vardır evladım. Herkesin hikayesi de kendine göre değerlidir. Eğer insanların hikayelerini bilip anlayabilirsen insanlara daha anlayışlı davranabilirsin' 'Haklısın Adalet Teyze. Bu bankamı gelmek istediğin' 'Evet' 'Yardım edeyim mi? Bende geleyim mi?' 'Hayır. Sen burada bekle lütfen.Bu arada adın neydi evladım' 'Osman teyzeciğim' 'Tamam Osman. Beni 45 dakika kadar sonra buradan al olur mu?' 'Tamam teyzeciğim' Adalet hanım bankadan içeri girdi. Osman öğlen saatinin geldiğini fark edip yemeğe gitti. Yemek boyunca Adalet hanımı düşündü. 'Kim bilir neler yaşamış, neler görmüştür' diye düşündü. Tam vaktinde bankanın önündeydi. Adalet hanım 15 dakikalık gecikme ile geldi. 'Hoş geldin Hakim Teyze' 'Çok uzun zamandır bana Hakim denmemişti.' 'Hoşuna gitmediyse söylemeyeyim?' 'Yok aksine hoşuma gitti. Sağol' 'Nereye gidiyoruz?' 'Seyranbağlarına' 'Tabii' 'Hakim Teyze çok yer gezmişsindir sen' 'Tüm Anadolu'yu karış karış gezdik rahmetli kocamla' 'Ne iş yapardı amca?' 'Subaydı.' 'Ne zaman vefat etti?' '1952'de' 'Çok olmuş.Gençmiş' 'Kore savaşında şehit oldu.' 'Allah rahmet eylesin Hakim teyze' ' Sağol' 'Seyranbağları' na geldik nereye gideceğiz?' 'Sağa sap. İkinci binanın önünde dur.' 'Tamam. Buyur Hakim Teyze. Geleyim mi ben' 'Yok bekle burada' Osman beklemeye başladı. Bir ara meraketti. Binanın uzaktan görünen levhasına baktı.'Seyranbağları Kız Yetiştirme Yurdu' yazısını okudu. Anlam veremedi. 'Bu kadın burada ne yapar ki?'diye düşündü. Yarım saat sonra Adalet hanım göründü. Yanında orta yaşlı kibar bir hanım vardı. Adalethanımı arabaya ağır ağır bindirdi. Kadın 'Adalet Hanım size ne kadar teşekkür etsek azdır. Her zaman yanımızdasınız. Kızlarda sizi çok seviyor. Ne olur arayı çok uzatmayın. Yine gelin' dedi. Adalet hanım, buğulu gözlerle 'İnşallah. Kızlara selamımı söyleyin. Bende onları çok seviyorum. Onlara iyi bakın' dedi. Araba hareket etti. 'Nereye Hakim Teyze?' 'Hemen iki sokak öteye' Osman iki sokak ötede bu sefer başka birbinanın önüne park etti. Bu binada da 'Ankara Seyranbağları Huzurevi' yazıyordu. 'Bekle beni' 'Tabii Hakim Teyze' Yine 1 saate yakın bir bekleyişin sonunda bu sefer etrafında bir çok yaşlı kadın ve adamlaç ıkageldi Adalet Hanım. Sarılıp öpüştükten sonra oradan ayrıldılar. Osman dikiz aynasından Adalet Hanım'ın gözlerinden akan yaşları fark etti. 'İyi misin Hakim Teyze' 'İyiyim Osman. Eski dostları görünce insan bir hoş oluyor' 'Nereye gidiyoruz?' 'Cebeci Asri Mezarlığına' 'Tamam' 'Teyze nerelisin sen?' 'Aydın Sökeliyim. Babam orada pamuk ekerdi. Annem ev hanımıydı. Sonra Kurtuluş Savaşı oldu. Babam savaşa gitti. Söke işgal oldu. Biz dağlara kaçtık annemle. Saklandık dağ köylerinde. Savaş bitince Söke'ye döndük. Allah'a Şükür Babam'da sağ salim döndü savaştan.' 'Sonra ne oldu?' 'Liseye Aydın'a gönderdi babam. Orada Atatürk'le karşılaştım. Sözümü tutmak için İstanbul'a gittim. Hukuk fakültesine girdim. Orada rahmetli eşimle karşılaştım. O Harbiye'de okuyordu o zaman. Mezunolunca evlendik..' 'Çocuğunuz var mı?' 'Bir kızım bir oğlum vardı.' 'Neredeler şimdi?' 'Oğlum dışişlerinde çalışıyordu.' 'Ne güzel' '1978'de Fransa'da Ermeniler öldürdüler.' 'Üzüldüm Hakim Teyze. Başın sağ olsun. O da babası gibi şehit oldu yani' 'Evet. Şehit babanın şehit oğlu. Allah kimseye evlat acısı vermesin.' 'Amin. Ya kızın?' 'O eşi ve çocukları ile İzmit'te yaşıyordu.Öğretmendi. 1999'da depremde hepsi vefat ettiler.' 'Allah rahmet eylesin. Boş boğazlığımla üzdümseni Hakim Teyze kusura bakma' 'Sanki sormasan aklımdan çıkıyorlar mı evladım. Sen üzülme sağol' 'Geldik Teyze' 'Tamam evladım. Al işte paran artık gidebilirsin.' 'Hakim teyze buradan nasıl döneceksin? Ben seni bekleyeyim eve bırakayım.' 'Yok beni alacaklar buradan' 'Hakim Teyze bu para fazla. Kusura bakma ben sana yalan söyledim. Taksinin sahibi benden 350 lira bekliyor. Affetbeni. 350 'yi ona veririm. Gerisi kalsın. Bende para istemem. Bugün senden aldığım hayat dersinin parasal karşılığı yok zaten.' 'Çocukların var mı?' 'İki tane ellerinden öperler.' Taksinin güneşliğinden çocuklarının resimlerini çıkarıp gösterdi. 'Adları nedir?' 'Kemal ve Ayşe' 'Oğlumun adı da Kemaldi.' Sessizliğin ardından Osman'ın elindeki parayı ittirdi Adalet Hanım.. 'Onlara bir şeyler al benim için. Onları okut. Ama yalansız, dolansız, çok çalışarak helal lokma ile büyüt ve okut. Atatürk'ün bana yaptığı gibi içlerindeki gücü fark etmelerini sağla. Bir de vatanını, milletini sevmelerini öğütle onlara.' Osman Adalet Hanımın ellerine sarılıp öptü. Ona iyi evlatlar yetiştireceğine söz verdi. Adalet hanım mezarlığın kapısından ağır ağır içeri girerken; Osman yaşlı gözlerle onu izliyordu. Hayatının enbüyük dersini kendisi küçücük, yüreği yaşadığı acılara rağmen kocaman ve güçlü bu yaşlı kadından almıştı. Osman arabasını mal sahibine götürmeye kararverdi. Bu gün daha fazla çalışamazdı. Ertesi gün Ankara'da garip bir yağmur yağıyordu.Sanki gök delinmişti. Osman taksiyi mal sahibinden almış, durağa gelmişti. Çay ocağının yanında duran gazeteyi aldı. İlk sayfadaki haberlere göz gezdirdi.Siyaset doluydu gazete. Hiç anlamazdı. Sıkılıp adli olayların yer aldığı üçüncü sayfayı açtı.Taksiciler arkadaşları ile ilgili kötü haberleri genellikle oradan alırlardı. Göz gezdirirken bir haber dikkatini çekti. 'Dün gece geç saatlerde Cebeci Asri mezarlığında bulunan cesedin Cumhuriyet tarihinin ilk Kadın Hakimlerinden Adalet YILMAZ'a ait olduğu belirlendi.Adalet YILMAZ'ın bulunduğu yerdeki mezarların eşine ve oğluna ait olduğu belirlendi. YILMAZ vefat ettiği gün bankadaki tüm parasını çektiği, bu parayı ikiye bölerek Seyranbağları' ndaki bir kız yetiştirme yurduile bir huzurevine bağışladığı belirlendi. Polis,Adalet YILMAZ'ın mezarlığa ölmek için gittiğini düşünüyor.' Osman bir anda sarsıldı. Gözyaşlarına engel olamıyordu. Taksici arkadaşları hiçbir şey anlamadılar. Bir daha da hiç anlatmadı Osman bu yaşadıklarını. Herkesin tek bildiği Osman'ın bardaktan boşanırcasına yağan yağmur altında'Gökler bile sana ağlıyor' diyerek ağladığı.

NEDEN BU KADAR CAHILIZ ?

Yıllar öncesinde gazetecilik yaptığım dönemlerde yurtdışında da bulunmuştum। Almanya'da tanıştığım Arap bir arkadaşım olmuştu, Ürdünlü Sadik॥ Ortak dilimiz Almancaydı। O Türkçe bilmiyor, ben Arapça bilmiyordum. Ülkemize geldiğinde bir Antalya dönüşü bir petrol istasyonunda dinlenirken;
- Bu gün Cuma ben camiye gideceğim dedi.
- Oğlum, arabım ben sana nerden cami bulayım?
Derken orada çalışanlardan biri yakında bir köy olduğunu yetişebileceğimizi filan söyledi. Hemen gittik abdest alıp camiye girdik.
Yaz ayları olduğu için köylü tarlada orda-burada, camide 5–6 kişi var. İmam cemaate dönmüş kuran okuyor, Arabın yanında bir ihtiyar bastonunu yanına uzatmış hocayı dinliyor bu arada huşu için sallanarak gözyaşı döküyordu. Bu Sadik'in dikkatini çekti. Gerçi hocanın sesi müthişti koyun gibi dinlesek de o sesten etkilenmemek mümkün değildi.
Arap okunanı anladığından yanındaki ihtiyarın ağlamasına bir anlam verememiş olacak ki hınzırca gülümsedi ve olumsuz anlamda kafasını sallayınca, ben;
- Was machts du? dedim. Yani napıyorsun anlamında.
Sesim biraz duyulur gibi olunca camideki kafalar bize döndü. Biz hocayı dinlemeye devam ettik, bu arada cemaat 20 kişi kadar oldu. Çok geçmedi Arap öylesine bir kahkaha koyuverdi ki camide ben bile kızdım. İbadet yerinde gülmenin ne kadar ayıp ya da günah olduğu öğretildiğinden o hırsla Sadik'e Almanca verdim veriştirdim..
Vay, sen misin camide Almanca konuşan!॥ Ağlayan ihtiyar yanında duran bastonunu kaptığı gibi Sadik'in kafasına ekleştirdiği gibi baston ortadan bölündü। Elinde kalanıyla Sadik'e vurmaya devam ederken;
- Camiyi gâvurlar bastı, diye bağırıyordu bir yandan. Eh diğer Müslümanlar durur mu?
Allah-Lillah aşkına diyen takunyayı kaptığı gibi ikimize birden hücum ettiler. Arabamıza binip köyün dışına çıkasıya kadar aynalı bir sopa yedik köylülerden. Üstelik arabanın da ne cami kaldı ne çerçevesi.. Araba da bizim gibi nasibini aldı, yamuldu..

Köyün dışına çıktığımızda sinirimden Sadik'i bir posta da ben döveceğim de hâlâ gülmesi yok mu beni iyice tav etmişti. Neden güldüğünü sordum.

- Sen dedi, Hocanın ne okuduğunu biliyor musun?
- Bilmiyorum dedim.
- Peki, Nisa nedir onu biliyor musun? Dedi, yine;
- Hayır' dedim.
- Nisa, kadın demektir Arapçada dedi. Hoca, Nisa Suresi'nin kadınların aybaşı dönemi ve o dönemde cinsel ilişkiye girmemelerini, temiz olmalarını filan okuyordu. Bunda ağlayacak ne var? dedi.
Doğrusu haklıydı. Ve o günden bu yana Nisa'nın kadın olduğunu hiç unutmadım, Nisa adını ve koyunun kaval dinlediği gibi Kuran okunurken dinleyenleri gördükçe yediğim eşşek yükü sopa gelir aklıma...

İlk emri oku olan bir dine inananlar olarak nasıl bu kadar cahil kalabiliyoruz? Gerçekten ilginç..
İşte bu noktada işgüzar din görevlileri ve dini çıkar kapısı haline getirenleri TEBRİK etmek lazım!!!

Abdullah YILMAZ
GIRGIR Dergisi Köşe Yazarı