Günümüzde çok net görmekteyiz ki, dünya artık tek kutuplu bir dünya haline dönüştürülmeye çalışılmaktadır. Bu ne demektir? Bu, Hıristiyan dünyasının dünya yönetimini eline geçirip, kendinden olmayanları, yani İslam âlemini acımasızca sömürmek ve yok etmektir. Bugüne kadar gördük ki; başta ABD olmak üzere tüm Batılı Hıristiyanların da iştirakleriyle İslam beldelerine demokrasi götürmek vaadi ile savaşlar açıldı. Genç, ihtiyar ve çocuk denilmeden katledildi. Kutsal mekânlar bombardıman altında yerle bir edildi. Savaş suçlusu olarak ta İslam devletleri ilan edildi. Irak ve Afganistan örneği dünkü tazeliği ile ortadadır. Savaş sorumluları savaşı kaybettiklerinde galip devletlere tazminat öderler. İşte, Müslüman Irak Devleti de savaşın sorumlusu ve savaşı kaybeden taraf olması bakımından petrolleri yüz yıllığına Avrupalı emperyalist devletlerin emrine ikame etti. Afganistanda da durum aynı. Savaşı kaybeden taraf olması bakımından yine başta ABD olmak üzere diğer batılı ülkeler bu ülkenin madenlerine çöreklenerek savaş tazminatı olarak yıllar boyu sömürmenin kapılarını açtılar. Aslında Afganistan’da ABD’nin ve müttefiklerinin galip geldiği söylenemez.Emperyalist devletler, gittikleri coğrafyalara hiçbir zaman demokrasi götürmediler. Onların o beldelerde bıraktıkları tek iz, kan ve vahşetten ibarettir. Yıkım projelerini tamamlayan emperyalist devletler, o ülkenin tepesine kendilerinden olan bir kukla yönetimi idareci olarak tayin edip, çekilirler. Belde halkı zanneder ki; ABD demokrasi getirdi ve bir Iraklıyı da yönetici olarak seçip, görevini tamamlayıp, çekip gitti. Fazla dikkat etmeye gerek yok aslında. ABDnin yaptığı tüm işlere bakıldığında aynı senaryoyu uyguladığını görürüz. Böler, parçalar ve yutar. Örnek: Tek vücut olan Irak’ı, Kürt, Şii, Sünni, Türkmen, Peşmerge gibi etnik ve dinsel parçalara ayırdı. Parçalara ayrılanlar ise birbirlerine düşman edildiler. Halen günümüzde bu etnik gruplar arasında şiddetli çarpışmalar olmakta ve onlarca insanın kanı akmakta. ABD ise, şeytani bakışlarıyla ve sinsi gülümsemesiyle başarısını kırmızı şarabını yudumlayarak kutlamaktadır.
Başta söylemiştik. Dünya tek kutuplu bir yönetime doğru şiddetle sürükleniyor. Amaçlarını daha da hızlandırmak maksadıyla ortaya bir diyolag safsatası attılar. Bütün dinlerin aslında İbrahimi din olduğu ve İbrahimi dinlerin tek Tanrılı bir din olduğu vurgulanmaktadır. Öyle ise; hepimiz tek Tanrıya inanıyoruz, o zaman aramızda hiçbir fark yok demektir. Yani; bir Müslüman rahatlıkla Hıristiyan dinini tercih edip, ömrü boyunca bir Hıristiyan olarak yaşayabilir. Sonuçta hepimizin Tanrısı aynı değil mi?” sorusunu Müslümanların önüne servis ediyorlar. Bunun yanı sıra dinler arası dostluktan ve kardeşlikten dem vurup, Müslümanlara şirin görünmeye özel gayret gösteriyorlar. Burada dikkat çekici bir husus var. Hıristiyanlar, hedef seçtikleri ülkelerde sahte liderler yaratırlar. Bu liderler, kimi zaman dindarlığı ile, kimi zaman da siyasi bir lider olarak hedef ülkenin halkı önünde vitrine çıkartılır. Her iki sahte liderin de aslında ipleri ABD’nin elindedir. Onları o makamlara getirende ABD’nin ta kendisidir. Sahte liderler, o makamlara getirilmeden önce ABDnin şartlarını peşinen kabul etmek suretiyle hedef ülkenin lideri yapılırlar. Hedef ülke halkı; liderlerinin dini söylemlerine ve akıttığı gözyaşlarına dayanamayıp, onlarla birlikte gözyaşı dökmeye başlar. Bilmez ki, dökülen onca gözyaşlarının arkasında ne ihanetler gizleniyor! Ne şeytanca planlar yapılıyor!
Günümüz din liderinin samimi olup olmadığını şu sorularla anlamaya çalışalım.
a-) Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammedin karikatürünü çizip, başına bir bomba koyarak Peygamberimizi terörist olarak dünya basınına servis ederlerken; Atlantik ötesinden sahte gözyaşları dökerek Müslümanları aldatmaya çalışan o lider, bu çirkin olayı telin etmedi. Sert sözlerle eleştirip, Hıristiyan dünyasının aklını başına toplamasını istemedi. Ayrıca; O terbiyesizliği yapanlar neden İslam âleminden özür dilemesini istemedi?
b-) Irak Halkı yıllarca Amerikan bombardımanı altında paramparça edilirken; hoşgörü ve kardeşlikten bahseden Hıristiyan âlemi neden bu vahşeti telin etmediler? Tüm dinlerin sebepsiz savaşlara karşı olduğunu dile getirmediler? Günümüzün ve ülkemizin sahte din lideri neden bu katliama; hem de Müslüman katline sessiz kaldı? Neden o zaman gözyaşı döküp, Hıristiyan âlemine bu vahşeti durdurmasını istemedi?
c-) Geçtiğimiz günlerde, İkiz kulelerin intikamını almak amacıyla bir papaz sokak ortasında Kuran-ı Kerimi yakma eylemi yapacağını açıklamıştı. Bu açıklamaya tüm dünyadan tepkiler çığ gibi büyürken; Pensilvanyadan Türkiyeye sadece gözyaşı gönderen o lider neden bu çirkin davranışı telin edip, kınamadı? Neden bu olayın olmaması için ağırlığını koyamadı? Siyasi liderlerimizden zaten çıt çıkmadı!
d-) Ülkemizde büyük bir hızla kiliseler ve kilise evleri açılıyor. Sokak ortasında İnciller satılıyor. Müslümanların Hıristiyanlaştırılması yönünde yoğun çalışmalar sürüyor. İslam Dini’nin lideri konumunda olan o kişi veya kişiler; bu yıkım projesi karşısında neden sessiz kalıyorlar? Neden Müslüman Türk Halkı’nı bu tehlikelere karşı uyanık olmaya davet etmiyorlar? İslam Dini’ne hizmet böyle mi yapılıyor acaba?
e-) Hepimizin bildiği çok taze bir haber var önümüzde. O haber oldu kanun. Yani, ülkemizde artık zina yapmak suç olmaktan çıktı. Bunun için kanun bile çıkarttık, elhamdülillah(!) Bir İslam lideri olarak şu çirkinliğe bakacak ve utanmayacaksın, öyle mi? Ağzını açıp, Bu yaptığınız ne İslama ve ne de diğer dinlere yakışmıyor. Allahın emirlerini çiğniyorsunuz. Büyük bir günah işliyorsunuz. Bu yaptığınızla Allaha savaş mı ilan ediyorsunuz? demiyor zevat!
Fazla söze gerek yok. Aynası iştir kişinin, lafa bakılmaz.
Kiliseler ve kilise evleri açılıyor dedik; devam edelim söyleşimize. Van'da bulunan Akdamar Adasında bir kilise ibadete açıldı. Daha önce bu kiliseye milyar dolarlar harcanıp, restore edilmişti. Akdamar Kilisesinin açılması ve ayinleri bazı televizyonlardan naklen yayınlanırken; bu faaliyetlerin Dinler arası Diyalog adına yapıldığı izlenimi sergilenmek isteniyordu. Aslında Akdamar Kilisesi, bir utanç abidesidir. Neden mi? Birinci Dünya Savaşı sırasında Rusya savaştan çekilmiş, ordusunun silahlarını da Ermenilere vermişti. Silahlanan Ermeniler, Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgemizde seri katliamlara başlamışlardı. Osmanlı, savaş halinde olduğundan köylerde ve kentlerde genç erkek yoktu. Geriye kalan yaşlı erkekler, kadınlar ve çocuklardı. Bunu fırsat bilen, Ruslar tarafından da silahlanan Ermeniler, çaresiz ve savunmasız Türk Halkı üzerine vahşice saldırdılar. İşkenceler, tecavüzler ve katliamlar birbirini kovaladı. Namuslarını, çocuklarını ve canlarını kurtarmak isteyen yöre halkı Van Gölüne doğru kaçmaya başladılar. Bunu önceden hesap eden Ermeni çeteleri, boş bir tekne ile yanaşıp, sizi kurtarmaya geldik diyerek, çaresiz sivil halkı tekneye aldılar. Gölün ortasında erkekleri öldürüp, göle attılar. Kalan kadınları ve kızları, İşte O Akdamar Kilisesine götürdüler. Orada analarımıza ve bacılarımıza tecavüz ettiler. Namusunu kurtarmak isteyenler ise kendisini göle atarak intiharı seçtiler. Bu söylediklerimi saçma görenler, lütfen iyi araştırsınlar!
Büyük bir marifetmiş gibi, büyük bir gururla kilise açanlar! Bu ayinleri televizyonlarda bangır bangır gösterenler! Sizden ricam şudur: Namuslarını kurtarmak amacıyla kendilerini göle atan analarımızın ve bacılarımızın anısına toplu bir anıt mezar yaptırın. İbadete açtığınız o kiliseye gelen Ermeniler, geçmişte yaptıklarını okuyup utansınlar! Utanma duyguları varsa tabi.
İşte, Akdamar Kilisesi’nin bizlerden saklanan öteki yüzü.
Sözlerimi, Maide Suresinin 51nci ayeti ile noktalamak istiyorum. Ey iman edenler. Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o onlardan olur. Şüphesiz ALLAH zalim kavmi doğru yola iletmez.