28 Kasım 2008

Çocuklarınızla konuşun...

Bir gün susmayı öğrendim. Öyle bir sustum ki belki sonsuza kadar susacaktım. Çünkü susmak benim küçücük dünyamda babamla kurduğum iletişim tarzıydı. Babam akşamları eve yorgun dönerdi.
Ben bütün gün evde sıkılır, onun gelişini iple çekerdim. Daha o kapıdan girer girmez boynuna atılır onunla oynamak isterdim. Babam sarılır, öper sonra da, hadi odana git, derdi. Yemek hazırlanınca annem çağırır bu defa masada bir araya gelirdik babamla. Onlar annemle konuşurken ben araya girer, sesimi duyuramayınca da bağırırdım. Babam sinirlenir, 'Bütün gün insanlara kafa patlatmaktan bunaldım, birde sen kafamı ütüleme!' derdi. Annem de 'Bütün gün zaten seninle uğraştım, bir çift laf da mı konuşturtmayacaksın n babanla?' diye çıkışır, beni odama gönderirdi.
Çaresiz bir şekilde boynumu büker odama yani hapishaneme doğru yol alırdım. Babam arkamdan, 'Bizim bir odamız bile yoktu, her şeye sahip, hâlâ ne istiyor anlamadım.' diye bağırmaya devam ederdi. 'Keşke benim de
bir odam olmasaydı, keşke bizim de evimiz bir odalı olsaydı da hep birlikte otursaydık' derdim içimden; ama yüksek sesle söylemeye cesaret edemezdim.
Yemekten sonra babam kanepeye uzanır, eline kumandayı alır, televizyon seyrederdi. Beni yanına çağırır biraz severdi. Onun izleyeceği önemli bir şey varsa beni adeta yerimden bile kıpırdatmazdı. Azıcık hareket edip koşup oynamaya çalışsam oda hapsim yeniden başlardı. Bir gün anladım
ki susunca babamla daha iyi anlaşıyoruz. Bu defa susarak yapabileceğim oyunlar geliştirmeye başladım.
Önce resim yaparak başladım işe. Babam çizdiğim resimleri çok beğeniyor; 'Bak, böyle uslu uslu oyna işte.' diyordu. Babam bazen göz ucuyla bakıyor, resimle ilgili bir şey sorsam afallıyordu. Ama bana kızarak beni artık odama göndermiyordu. 'Son günlerde ne de akıllandı benim oğlum.' diye komşulara anlatıyordu annem halimi.
Resimlerim arttıkça ortalık dağılmaya başladı. Annem 'Odanı topla!'diye odama kapattığında işe nereden başlayacağımı bilemiyordum. Ben bunlarla uğraşırken zaman geçiyor; ama odamı toparlamayı beceremiyordum.
Annem odama gelip 'Bak sana resim yapmayı yasaklayacağım. ' dedi bir gün. Susuyor olmamı usluluk olarak değerlendiren ailem resim yapmayı da elimden alırsa ben ne yapacaktım?
Bu düşüncelerle bir aile tablosu yaptım. Babam eve gelince uygun zamanı kolladım. Her zamanki gibi yemekler yendi, odaya geçildi. Babam oturur oturmaz çizdiğim resmi getirdim. Babam baktı. Hım, dedi 'Çok güzel olmuş. Bu adam benim herhalde.' dedi. Ben 'Hayır o adam değil, bu çocuk sensin.'dedim. O 'Hayır, bu adam benim, bu çocuk sensin, bu küçük kız da arkadaşın.'dedi. Ben yine 'Hayır, o büyük adam benim, bu küçük adam sensin, bu küçük kız da annem.' dedim. Babam benimle uğraşmaktan vazgeçip: 'Peki neden bizi küçük çizdin?' dedi. Heyecanla başladım anlatmaya. Ben büyüyüp adam olacağım. İş bulup çalışacağım. Siz yaşlanıp küçüleceksiniz. Beliniz ükülecek, komşumuz Ahmet amca ile Ayşe teyze gibi küçücük kalacaksınız. Ben işten geldiğimde yorgun olacağım.
Siz benimle konuşmaya çalıştığınızda işyerinde kafam şişmiş olacağından sizi duymayacağım bile. Siz benimle bir şeyler paylaşmak istediğinizde 'Hadi odanıza çekilin de kafa dinleyeyim.' diyeceğim. Ve bir de bağıracağım 'Her şeylerini alıyorum. Sıcacık odaları da var, daha ne istiyorlar' diye.
Annemle babamın gözleri fal taşı gibi açılmıştı.
Duyduklarına inanamıyorlardı .. Bana sarılıp beni öyle içten bir okşayışları vardı ki sonsuza kadar konuşsam hiç bıkmadan dinleyecekler gibiydi.
Farkında' Olmalı İnsan...
Kendisinin, Hayatın Olayların,
Gidişatın Farkında Olmalı.
Ömür Dediğin Üç Gündür, Dün Geldi Geçti Yarın
Meçhuldür, O Halde Ömür Dediğin Bir Gündür, O Da Bugündür.

Aile içi iletişim

Çocuklarımıza doğru ve olumlu bir bakışla yaklaşmak ,sağlıklı iletişim kurmak; yaş dönemleri, büyüme ile ilgili sancıların, olan yada olabilecek çatışmaların; sorun haline gelmesini önler. Oluşan sorunlara da hızla çözüm üretebilmemize yardımcı olur.
Dürüst bir iletişim geliştirin
Çocuğun rahat edebileceği, duygularını açabileceği bir ortam yaratın. Çocuğa bunun nasıl yapılacağını öğretmek için anne-babalar ilk adımı atabilirler. Bunun için çocuğa “Seni seviyorum”, “İyi çalışmalar” vb. şeklinde konuşarak iyi model olabilirsiniz.
Sert ve otoriter anne-babalar sürekli çocuklarını yargılar, eleştirir, suçlar ve neyin nasıl yapılacağını söylerler. Bunun sonucunda da, gençler de kendilerini değersiz, tembel, yetersiz ve hatta aptal hissedip; iyice beceriksizleşerek kendi fikirlerini söylemekten vazgeçer ve her şeye kafa sallamaya başlarlar... Ya da yalan söyleyerek, duygularını saklayarak, başkalarını suçlayarak, hükmetmeye çalışıp zorbalık yaparak otoriteye tepki gösterirler.
Anne baba herhangi bir çatışma anında “İlle de benim söylediğim gibi olacak, çünkü ben büyüğüm ve en doğrusunu bilirim!” demek yerine, genci de dinleyerek onun görüşünü değerlendirerek her iki tarafın da kabul edebileceği bir çözüm bulmaya çalışır ve gençle işbirliği yaparsa sonunda uygun bir çözümde anlaşılabilirler.
İletişim için zaman yaratın
Çocuğunuza zaman ayırmakta ihmalkâr davranmayın.
“KONUŞURKEN VE DİNLERKEN İNSANLARIN GÖZLERİNİN İÇİNE” BAK!
Çocuğunuza kendini nasıl hissettiğini sormayı alışkanlık haline getirin.
Çocuğunuzun mahremiyetine saygı duyun.
Mahremiyet çocuğun bireyselleşmesini sağlar. Onun mektuplarını günlüğünü okumak, telefon konuşmalarını gizlice dinlemek saygısızlıktır. Bu tür davranışlar, çocukla aranızda “açık iletişim”e engel olur.
Unutmayın!!! Çocuklar kendilerine saygı duyanlara saygı duyarlar.
İyi bir örnek olun!
Çocuklarınız sadece söylediklerinizi değil, yaptıklarınızı da yaparlar.
Kitap, gazete okuyorsanız o da okur.
Sigara, alkol ve uyuşturucu kullanıyorsanız o da kullanmaya eğilimli olur. Birçok aile, çocuğu ile alkol ve diğer maddelerin kullanımını konuşmaktan kaçınır.
Çocuğunuz böyle bir problem yaşayana kadar beklemeyin. Çocuğunuzun bu konuyla ilgilendiğinizi bilmesi yeterlidir.
Daha sağlıklı etkinliklere (Spor,müzik,tiyatro,gezi.) katılmaya teşvik edin.
UNUTMAYIN!!! GENÇ İYİ BİR YERE AİT OLMAZSA , KÖTÜ BİR YERE AİT OLACAKTIR.

Arkadaş seçimi
Önce çocuğunuzun arkadaşları hakkında bakış açınızı değerlendirin, sonra belli arkadaşları seçmeye zorlamadan nasıl yardımcı olabilirsinizi düşünün.
Çocuğunuzu arkadaşlarıyla birlikteyken gözlemleyin ve başkalarına karşı yanlış hareketleri olup olmadığına bakın. Bu konuda onunla konuşurken, olumsuz davranışlarının yanı sıra olumlu davranışlarına da işaret edin.
Öğretmen bir grup ödevi vermişse, arkadaşlarını eve davet etmesini önerin.
Eğer çocuğunuzun hiç arkadaşı yoksa, arkadaş edinmesi için birlikte çaba gösterin. Arkadaşı olmadığı için neler hissettiğini anlatmasının ortamını oluşturun. Arkadaşlıklarını onaylamıyorsak, niye problemli ve istenmeyen kişilerle arkadaş olduğunu anlatması için çocuğunuzu yüreklendirin. Kendi deneyimlerinizi, arkadaş ilişkilerinizdeki sorunları, bunları nasıl çözdüğünüzü açıklıkla anlatın, paylaşın.
Arkadaş baskısıyla başa çıkmayı öğretin.
Çocuğumuza; ”Düşünceleriniz duygularınız ve bedeniniz sizindir. Onları geliştirmek ve korumak sizin görevinizdir. Böyle bir durumda hiç çekinmeden güvenebileceğiniz bir büyüğünüzden yardım isteyin.” diyebilecek iletişim olgunluğumuz olmalı
Unutmayın!!!!!!!
Boşluk bırakırsanız boşlukları dolduracak çok insan var.