31 Ekim 2008

Fuller, baklayı ağzından çıkardı…

CIA eski uzmanı Prof. Graham Fuller ABD’de bir düşünce kuruluşunda yaptığı konuşmada Türk ve Amerikan dış politikasının Orta Doğu’daki çıkarlarının birbirine uymadığını söyleyerek, “Türkiye, artık ABD müttefiki değil” şeklinde önemli bir gerçeği dile getirmiş.Fuller sıradan bir Amerikalı uzman değil, Türkiye’de de uzun yıllar CIA adına görevde bulunmuş, Ortadoğu konusunda önce gelen bir uzman.Fuller, Türkiye ile ABD’nin çıkar çatışması yaşadığını dile getirdiği konuşmasında, “Kimle müttefiklik, kime karşı müttefik ve ne için” sorularının sorulmasının önemli olduğuna dikkat çekiyor.Bu noktadan hareketle hep birlikte Graham fuller sorularının cevabını arayalım. Fakat bu soruları Türkiye açısından değil de ABD açısından cevaplamanın daha doğru bir sonuca götüreceğini düşünüyorum. Belki başka bir yazıda Türkiye açısından da değerlendiririz.
ABD kiminle müttefiktir?İnönü’nün “büyük devletlerle ortak olmak ayıyla yatağa girmek gibidir” sözü ABD gibi ülkelerin müttefiklik anlayışını da ortaya koymaktadır. Ülkelerin başka ülkelerle siyasi, askeri ya da ekonomik ortaklık kurduklarında kendi çıkarlarını sağlamayı amaçlamaları doğal ve olması gereken bir şeydir. Fakat müttefiklikte güç dengeleri orantısızsa o zaman güçlü tarafa doğru çıkarların kayması her zaman söz konusudur. ABD gibi ülkeler işbirliğine planlarına ulaşabilmek için giderler. Bundan dolayı ABD sadece kendi çıkarlarına fayda sağlayacak ülkelerle gerçek müttefiktir. Bazı ülkelerle ise müttefiklik her zaman sözde kalmaktadır. ABD bu ülkeleri karşı cephede olmamaları için yanında tutmaya çalışmakta ve onlara sözde kalan bir müttefiklik payesi vermektedir. Türkiye ile ABD’nin müttefikliği hep sözde kalmıştır. Bu noktaya gelmişken Fuler’in “artık müttefik değil” ifadesine katılmadığımı belirtmek isterim. Şöyle ki Türkiye ile ABD arsasındaki müttefikliğin her zaman sözde kaldığını, bu süreçte hep ABD’nin çıkarlarının korunduğunu Türkiye’nin ise her zaman özveride bulunan taraf olduğunu belirtmekte fayda var.
ABD kime karşı müttefik olur?11 Eylül saldırıları ABD’ye uzun zamandır hayata geçirmiş olduğu bir senaryoyu dünyaya açıklama fırsatı verdi. Bush’un Haçlı savaşı şeklinde açıkladığı bu yeni algılama kısa zamanda Batı ülkeleri tarafından kabul gördü. Artık Batı dünyası için tek bir düşman vardı o da İslam’dı. Dolayısıyla bu süreçten sonra kurulan işbirlikleri buna göre şekillendi. İslam ülkelerinin yerleşmiş olduğu Ortadoğu coğrafyası hedef seçildi. Planlar ve projeler buna göre belirlendi. Haçlı savaşına başlayan ABD’nin 11 Eylül’den sonra kurduğu ittifaklarda tek hedef İslam dünyası oldu. Bundan sonra da böyle olacaktır. İslam dünyasına karşı ittifaklar kurulacak, savaşlar bu dünyaya karşı verilecektir.
ABD ne için müttefik olur?Kısmen de olsa bu sorunun cevabını vermiş olduk aslında. ABD tek başına yapabileceğinden emin olduğu hiçbir şeyde kendine başkalarını ortak etmez. Ancak başarılı olacağından emin olmadığı plan ve projelerde işbirliklerine gider. Bazı ülkelerle karşı cepheye geçmesinler diye işbirliğine giden ABD, bazı ülkelere de amacına ulaşmak için onları kullanacağından dolayı müttefik gibi davranır. Ülkelerin birbiriyle dost olmasında da düşman olmasında da sebep çıkarlardır. Henry Kissinger’in “Büyük devletler müttefikleri için asla intihar etmezler” sözü de bu gerçeği dile getirilmesidir. Süleymaniye’de Türk askerlerinin başlarına çuval geçiren, PKK’nın yıllardır hamiliğini yapan, Barzani’nin bu kadar cüretkâr olmasının sebebi olan ve hala Türkiye’nin Güneydoğu sınırlarını tanımamış olan ABD, başta da ifade ettiğimiz gibi Türkiye’nin hiçbir zaman gerçek müttefiki olmamıştı. Bundan sonra da olmayacaktır.Türkiye bu gerçek ışığında politikalarını belirlemeli ve öncelikle siyasiler BOP gibi projelerde ABD taşeronu olmaktan kurtulmalıdır. Yoksa İnönü’nün dediği gibi ayıyla yatağa girmiş gibi oluruz…


30 Ekim 2008

MSN Virüsü

MSN Virüsü g038.jpg

Son zamanlarda oldukça fazla miktarda bu tarz mailler alıyorum. Bahsedilen virüs aslında bir truva atı ve hızla yayılıyor. Sisteminizden silmek için şu yolları deneyin.ADIM 1regisrty'den şu girişi silin:[HKEY_LOCAL_MACHINE\SOFTWARE\Microsoft\Windows\CurrentVersion\Run]"CDSpeed.exe"="%Windows%\CDSpeed.exe"ADIM 2Windows'u yeniden başlatınADIM 3aşağıdaki virüs dosyalarını silin:Windows\G038_jpg.zipWindows\CDSpeed.exeADIM 4Aşağıdaki değişiklikleri yapın:System\microsoft\backup.tftpSystem\tftp.exe System\dllcache\tftp.exeveSystem\microsoft\backup.ftp System\ftp.exeSystem\dllcache\ftp.exeADIM 5registry ayarlarını şu şekilde düzenleyin:HKEY_LOCAL_MACHINE\SOFTWARE\Microsoft\Windows NT\CurrentVersion\Winlogon"SFCDisable"=dword:00000000HKEY_LOCAL_MACHINE\SYSTEM\CurrentControlSet\Control"WaitToKillServiceTimeout"="20000""SFCScan" girişini silin:HKEY_LOCAL_MACHINE\SOFTWARE\Microsoft\Windows NT\CurrentVersion\Winlogon"SFCScan"

alıntı

Semih Balcıoğlu

Semih Balcıoğlu, (1928, İstanbul – 27 Ekim 2006, İstanbul). Türk karikatürist.
Işık Lisesi'ni ve Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nin grafik bölümünü bitirdi. İlk karikatürünü 1943 yılında Akbaba Dergisi'ndeki Genç Fırçalar bölümünde yayınladı, o günden sonra karikatürü hiç bırakmadı. Amcabey, Akşam, Dünya, Hürriyet ve Tercüman, Politika, Yeni Yüzyıl gazetelerinde çalıştı. Çarşaf ve Çivi dergilerini yönetti.
Meslek hayatı boyunca 49 ödül kazandı ve Gabrova Mizah Evi'nin yaptığı oylama sonucu dünyanın en iyi 106 çizerinden birisi oldu. Türkiye’de ilk üç boyutlu karikatürü gerçekleştirdi. 67 kişisel sergi açtı. Eserleri Tolentino, Gabrovo, Basel ve Varşova'daki karikatür müzelerinde yer alır. 19 kitap yayımlamıştır.
1969'da iki arkadaşıyla beraber Karikatürcüler Derneği'ni kurdu ve 7 dönem derneğin başkanlığını yaptıktan sonra 1996'da derneğin onursal başkanı seçildi.

1973-1979 arasında Türkiye Gazeteciler Sendikası'nın başkanlığında bulundu. Karikatürlerini 60 kişisel sergide sergiledi, 19 karikatür kitabı yayımlandı. "Güle Güle İstanbul" adlı eseri, İtalya'da "Karikatür Kitapları Yarışması"nda birincilik kazandı. "Kapadokya" adlı karikatür kitabı nedeniyle adı Ürgüp'te bir parka verildi. Ürgüp'te düzenlenen karikatür yarışmasının gelenekselleşmesini sağladı.

1998 yılında Kültür Bakanlığı'nca verilen Devlet Sanatçısı unvanını almıştır; 15 Ocak 2002'de Mimar Sinan Üniversitesi tarafından verilen onursal doktora unvanını aldı. Basın Şeref Kartı sahibi, evli ve bir çocuk babası idi.
27 Ekim 2006 günü geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. Cenazesi İstanbul'daki Zincirlikuyu Mezarlığı'nda defnedilmiştir.
Ödüllerinden bazıları [değiştir]"Gümüş Güvercin (Skopje)"
"Altın Madalya (Pes cara)"
"Altın Palmiye (Bordighera)"
"Gümüş Hurma (Bordighera)"
"İş Bankası Büyük Ödülü"
"Abdi İpekçi Barış ve Kardeşlik Ödülü"
"TÜYAP Onur Ödülü"
"Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Burhan Felek Basın Hizmet Ödülü"

Kitaplarından bazıları Yazısız Çizgiler
50 Yılın Türk Mizah ve Karikatürü
Güle Güle İstanbul
Cumhuriyet Dönemi Türk Karikatürü
Gözüm Görmesin
Karikaturgut
Galeri Çiller
Hacı-Bacı

Semih Balcı oğlu Kitabı
Cumhuriyet’in 75. Yılında Türk Karikatürü
Palyaçolar
Kapadokya
Kırmızı-Red
Mavi
Önce Çizdim Sonra Yazdım
Memleketimden Karikatürcü Manzaraları
Çizgiyle 2002 Günlüğü.

23 Ekim 2008

TESADÜFLER, TESADÜFLER

İçinde kötülüğü yok, biliyorum;
Yok, benim de yok ama…
Olmaz ki!
Böyle de yatılmaz ki!
Demiş Orhan Veli Sereserpe adlı şiirinde.
1921 yılından bu güne kadar, Kürt İsyanları’yla uğraşıyoruz, enerjimizi dikkatimizi esas sorunlarımıza yoğunlaştırma olanağını kaybediyor, çağı yakalayamıyoruz. Kürt isyanları, bazen din, bazen aşiret, ağa feodal yapısı, bazen ırkçılık, bazen Marksizm kisvesi ile karşımıza çıkıyor. Kürtler zamanın geçerli ideolojilerini mi kullanıyorlar? O zaman ki ideolojiler mi Kürtleri kullanıyor?

Biz Türk’lerin unuttuğu bir gerçek var ki can alıcı nokta budur. Son sıcak savaşı Atatürk’ün insanüstü dehası sayesinde biz kazandık. Cephedeki zaferi uygarlık zaferiyle taçlandırdık. Emperyalizmin gücünden çok emin olduğu bir zamanda aldığı bu gerçek yenilgiyi hiçbir zaman sindiremediği, sindirmeyeceği görülmektedir. O günden beri zayıf tarafımızı kollamış ve halada kollamaktadır. Güçleri arttıkça ve biz de Atatürk gibi bir liderlikten yoksun kalınca, bizi zayıflatmak, bölmek, parçalamak için akla hayale gelmeyecek senaryolarla, bizi birbirimize kırdırmaktadırlar. Bu cümleyi yazınca hemen üniversitedeki bir hocamın, okulda çıkan bir çatışmadan sonra söylediği şu sözü hatırladım.’’ Arkadaşlar! Düşman bu kadar güçlü ve biz de bu kadar aptalken, sağcı solcu diye, bize bir birimizi öldürtemeseydi; esmer olanlar ve sarışın olanlar diye bölüp yine öldürtürdü. Düşmanı etkili kılan da, kullanabileceği iş birlikçiler ve angaje olabilecek guruplar bulabilmesidir.’’

Sorgulama alışkanlığı olmayan bir kültürden geliyoruz; tamamen haksız da sayılmayız. Kahve ve kahvehaneler icat olana kadar, bizim ecdadımız, ibadet, cenaze ve bayram törenleri için bir araya gelirdi. Bu birlikteliklerde de Allah adına konuşan biri dinlenirdi. Hal böyleyken neyi niçin sorgulayacaktı. Adeta her türlü gelişmesi dondurulmuş bir topluluktuk. İkinci bir zayıf tarafımız da içimizde angaje olabilecek gurupların bulunması ve bu gurupları birleştirebilecek güç cazibesi yaratmamamızdır. Çok renkliliğin yaratacağı kültür zenginliği yararına karşı, ayartılabilecek unsurlar içermesi sakıncası vardır. Güç bir çekim yaratır ve başlı başına birleştiricidir. Güç ekonomiktir ve ekonomik çıkarların sürekliliğini koruyacak askeri güçtür. Ekonomik ve askeri güce de bir arada sahip değiliz. Ne yazık ki sorunlarımızı da biz güçlenene kadar erteleme olanağımız yoktur.
Kürt isyanlarından birincisi, cumhuriyet öncesi, Türkiye Cumhuriyeti henüz kurulmadan, Ağustos 1920 Sevr Antlaşması’nın ‘’vilayeti sitte; beş vilayet’’ de kargaşalık çıkması halinde, buraları işgal altına alma hakkı maddesi ile Anadolu halısından bir Kürdistan, bir de Ermenistan parçası kopartabilme senaryosunun perdelerinden biridir. Tıpkı halı katlamak gibi ucundan başlayarak sarma hareketidir. 17 Nisan- 17 Haziran 1921 Koçgiri İsyanı. Sivas’ın Zara, İmranlı ve Refahiye ilçeleri sınırlarında bulunan Kürt aşiretleri ayaklanmışlardır. Ayaklanma (1)İstanbul’a gidip gelen Kürt reisleri tarafından Balta Limanı ve Karahisar Metropolitlerinin teşvikleriyle organize edildiği, Taşdipli Hüseyin adında birinin itiraflarıyla da doğrulanmıştır. ‘’TESADÜF’’ Bu tarihlerde Yunanlılar Ege’yi işgal etmişler ve Mustafa Kemal’in kuvvetleriyle savaşmaktadır. Bu ayaklanma Topal Osman Kuvvetleri tarafından bastırılmıştır. Bu ayaklanmadan geriye de ‘’Garipler Mezarlığı’’ kalmıştır. (2) Bu isyanın elebaşlarından biri, Veteriner Hekim Muhammed Nuri Dersimi, Baytar Nuri’dir. Baytar Nuri, Alevilerle ceme, sunilerle camiye giden, her nasılsa isyan olan her yerde bulunan, ilginç bir adamdır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra, 1925 yılından 1937 yılına kadar Kürt isyanları devam eder.
Şeyh Sait Ayaklanması'nın bastırılmasından sonra 1925 (3) Kürt liderler Suriye’ye kaçmış Orada '' Kürt Milli Genel Kurultayı'' toplamışlardır. ‘’TESADÜF’’ (Suriye Fransız’ların işgalindedir.) Bu toplantıda bir bildiri yayınlamışlar; '' Hoybun'' örgütünü kurmuşlardır. Hoybun örgütü, Irak, İran ve Suriye'deki Arap halklarına, bu ülkelerin koruyucuları İngiltere ve Fransa'ya karşı dostane tutum takınacak ve Ermeni ulusu ile de dostluk ilişkiler kuracaktı.
Üçüncü Ağrı Harekâtı'' 7 Eylül 1930. İngiltere'nin Tebriz'deki Baş Konsolosu Stonhope Palmer'den Londra'ya DIŞİŞLERİ Bakanlığı’nda Sir Cilve’ye gönderilen 11 Ağustos 1930 gün ve 145 sayılı gizli raporda ünlü İngiliz casusu Albay Lawrence'nin Kürtlere yardım ettiği bildiriliyordu
Türkiye Cumhuriyeti’nin hükmü Dersimde hiçbir anlam ifade etmiyor, ağa aşiret düzeni devam ediyor, aşiretlerin eşkıyaları çevre illerin köylerine kadar soygun ve tecavüz ediyorlardı. Ağustos 1935 de İsmet İnönü Doğu Bölgesi’ne yaptığı araştırma gezisinden döndüğünde Atatürk’ bir rapor sundu. Bu raporda ki ilginç tespitler: (4) Suriye sınırında Fransız siyasetini bizimle mücadele halinde görmemek mümkün değildir’’
Fransız istihbarat subayları her istedikleri anda Kürt reislerini çeteler halinde memleketimize saldırtmak gücündedirler’’ diyor.
Suriye’de Kürtlük için çalışanlardan bilhassa Bedirhanoğulları’nın teşebbüsü ile Fransız akademisyenlerinden bir zat Kürtler için alfabe yapmış ve Türk harflerini kabul etmiştir.
Erivan’da bir Kürdoloji Kongresi toplanıyor; Ermeni Kürt dayanışmasına ve Kürt Ermeni Yezidi ırklarının münasebetlerini araştırmak karaları alınıyor.
Dersim bölgesinde, birden çok görevli tarafından hazırlanmış raporlar, TBMM’ne ve Cumhurbaşkanı Atatürk’e sunulmuştur. (5) Korgeneral Alpdoğan, Merkez Ordusu Kurmay Başkan’ıyken, Merzifon’da Amerikan Koleji’nde arama yaptıklarını, silah ve cephane bulduklarını; kolej müdürünün çekmecesinde bir rapor bulunduğunu, bu rapor: Anadolu’da Amerikan nüfuzunun temini için Ermenileri ele almak, Kürt ve Kızılbaş kanı Ermeni kanıdır diye bunları Türk camiasından koparıp Ermeni camiasına yamamak için çalışmak gerektiği yazılıdır.
25.12.1935 Tunceli Vilayetinin İdaresi Hakkında 2884 Sayılı Kanun’la, Dersim’in adı değiştiriliyor feodal yapının yıkılması için güç odakları sürgün dâhil cezalandırılmaları, halkın eğitimi, imar ve sağlık hizmetlerinin yaygınlaştırılması, bütün bunların da etkili bir şekilde icrası için olağan üstü yetkilere sahip bölge valiliği oluşturuluyor. 1937 Dersim İsyanı diye bilinen olaydan sonra her nasıl ve nedense Kürt İsyanları son buluyor. Türkiye’de Kürt nüfus aynen büyük bir hızla artarak mevcuttur. Ne değişmiştir de bu tarihten sonra 1975 yılına kadar etkili ve ciddi bir kalkışma olmamıştır. ‘’TESDADÜF’’ Bu noktada dünyadaki gelişmelere dönmemiz gerekiyor.
1934 yılında Almanya’da Adolf Hitler, Başbakanlık ve Devlet Başkanlığı’nı birleştirilmiş bir halde elde etmiş; 1938 yılında Avusturya’yı, 1939 da Çekoslovakya’yı işgal etmiştir. Hitler’in iktidara gelişiyle Almanlar malum savaş makinesini yaratmaya başlamışlardır. Bu durum Irak’ta İngiliz’leri, Suriye’de Fransız’ları kendi dertlerine düşürmüş, bu devletler bir yandan da Türkiye’nin de kendi yanlarında olabilmesi hayaline âşık olmuşlardır. Bu nedenle de Türkiye’deki bölücü, istikrarsızlaştırıcı faaliyetlerini rafa kaldırmışlardır.
İkinci Dünya Savaşının detaylarına girecek değiliz. Savaş bittikten sonra, Dünya’da artık ABD’nin süper bir güç olduğu fark edilmiştir. Bu savaş kaybedenler kadar, kazananları da tüketmiştir. Barışı korumak için BM ve yeni askeri ittifaklar kurulmuştur.
Türkiye’nin 1949 ve 1950 yıllarında NATO’ya girmek için yaptığı müracaatlar geri çevrilmiş, Kore’ye asker gönderip, 721 ölü, 175 kayıp,234 esir ve 2147 gazi bedeline 21 Eylül 1951 de NATO’ya kabul edilmiştir. Bu arada SSCB de süper güç olma yolunda ilerlemektedir. Dünya artık iki kutupludur ve Komünizm’e karşı savaşacak Türk gençlerine etnik kökenine bakılmaksızın ihtiyaç vardır. Bu saçma sapan fikirler, 20 Temmuz 1974 tarihine kadar iltifat görmemiştir. TSK’nin Kıbrıs harekâtı, Türkiye’nin operasyonel ordusunu; Batı kendi çıkarları için bir tehdit olarak görmüş ve eski dosyaları birer birer raftan indirmeye başlamıştır. Kıbrıs Harekâtı’nın üzerinden daha bir yıl geçmeden 20 Ocak 1975 Beyrut’ta ASLA kuruluyor. ‘’TESADÜF’’ Asala militanları, Yunanlı subaylar tarafından eğitiliyor, Beyrut’ta ve Güney Kıbrıs’ta barınıyorlar, Avrupa ülkelerinde ev sahibine zarar vermemek kaydıyla eylem yapma anlaşmaları yapıyorlardı. Diplomatlarımızı, elçilerimizi öldürdüler hatta turizm bürolarımızı bombaladılar.
Kuduran köpek sahibini de ısırır hesabı sahiplerin canı yanınca, alternatif araç devreye konacak hem de bu aracın silahlı güçleri Avrupa’dan uzakta, adeta sapı uzun bir maşa olacak, tutanın elini yakmayacaktı.

1978 Kürdistan İşçi Partisi; PKK. Kuruluyor. ‘’ TESADÜF’’ 1984 ilk eylemi, eylemler hala devam ediyor. Başlangıçta Marksist Leninist ideolojiye mensup PKK aslında o zamanlar bu tarz moda olduğu için böyle bir ideolojik mensubiyeti iddia ediyor. PKK’nın var oluş ideolojisi ırkçılıktır. 1991 yılında SSCB’nin dağılmasıyla, kominizim tehdidi ortadan kalkmış, PKK’nın destekçilerinin sayısı artmıştır. NATO müttefiklerimiz, Stratejik ortaklarımız artık PKK’nın arkasındadır. Türkiye Güçlenmemelidir. Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile güç birliğini aklından bile geçirmemelidir.
1915 ten 1975 yılına kadar, Ermeni Diasporasının iddiaları marjinal görülürken, 1975 yılından bu güne, Ermeni Soy Kırımı iddiaları nerede ise genel kabul görmüştür. Ermeniler, Rus tanklarıyla Azerbaycan’ın dörtte birini işgal edip, on binlerce Azeri Türkü’nü katletmiş, Hocalıda soykırım yapmışlar ve dünya bu olay karşısında üç maymunu oynamaktadır.
Tek kutuplu dünyada, ABD Eisenhower Doktrini’nin (1957) yeni versiyonunu uygulamaya koymak için, herhangi bir engel kalmadığı kanaatindedir. BOP yani Büyük Ortadoğu Projesi’nin icrası için zemin hazırlanıyor. Aslında BOP’nin sadece bir kelimesi gizlenmiştir; doğrusu BIP olmalı, yani ‘’Büyük İsrail Projesi’’ İsrail ABD’lilerin en çok sevdikleri eyaletleridir. ABD’ de Siyonist bir devlettir. Kürt İsyanlarında olduğu gibi, Ortadoğu’da olaylar kolaylıkla kendiliğinden gelişmez, teşvik ve kışkırtma ile yönlendirilir. Bunun sebebi, bölge insanının, durağan yapısıdır. İcat çıkartmaktan pek hoşlanmazlar. Saddam’ın Ağustos 1990 da Kuveyt’i işgal etmesi, Ocak 1991 Körfez Savaşı, ABD’nin Irak’ işgal tatbikatından başka bir şey değildir. ABD Kuveyt ve Suudi Ülkesine yerleşir. Irak’ın işgaline meşru gösterebilmek için, 11 Eylül 2001 Provokasyonu gerçekleştirilmiş, Irak’ın dünyayı tehdit edecek, nükleer ve biyolojik silahlara sahip olduğu iddia edilmişti. Çok çaba sarf ettiler ama dünya basınının gözünü boyayamadılar. Gerçekte Irak’ta sinek ilacı bile olmadığı anlaşıldı. ABD Kurulduğu günden beri, İsrail’i büyütme çabalarını sürdürmüş, Ortadoğu, şeytanın bile içinden çıkamadığı bir bataklığa çevirmiştir. Bu defa mademki İsrail’ daha fazla büyütemiyoruz; o halde bu coğrafyada Ondan büyük olanları küçültelim, en güçlü O olsun planını uygulamaya koymuştur. Allah göstermesin! ABD bu projesini gerçekleştirebilirse ki artık mümkün değildir, acaba eş başkanlar kendi misyonlarını nasıl izah edeceklerdi.
Sosyal olaylar ve devletlerarası ilişki ve çatışmalar tesadüflerle olmaz. İnsanlar, hayvanlar, bitkiler, mikroplar, bakteriler ve hatta rüzgâr, yağmur ve benzeri doğa olayları hep uygun şartlarda oluşurlar; uygun şartlar devam ettiği sürece yaşamlarını ve nesillerini sürdürürler. Canlı cansız bütün bu varlıkların arasında özelde, zaman zaman dengesiz, genelde ise dengeli bir etkileşim vardır. Bu unsurlardan biri tarafından dengenin bozulması, diğer unsurlara da zarar vermekle beraber, sonuçta dengeyi bozan unsurun sonunu getirir.
Uygun zemin üzerinde planlı projeli senaryolar güç odakları tarafından hazırlanır, zavallılar, jönü oynayınca baş aktriste sahip olacağını sanırlar. Hal bu ki güzel kız ya filmin sponsoru veya yönetmenle yatağa girer.Sonuç olarak diyelim ki biz bu konularda haklıyız, ne olacak akan sular mı duracak?
Her hangi bir konuda, haklı olduğunuza inanabilirsiniz; hatta çok emin olabilirsiniz. Ancak bu, tek başına bir anlam ifade etmez, hak doğurmaz. Haklı olduğunuza inandığınız bir konuda dışınızdaki dünyanın da sizi haklı bulması için ya güçlü olacaksınız veya haklı olduğunuza güçlü olan birileri inanacak. Sadece haklı olmak arzu ettiğiniz sonucu doğurmaz. Hem haklı hem de güçlü iseniz bu çok şey ifade eder, umduğunuzdan daha iyi sonuçlar elde edebilirsiniz. Haklı olduğunuza inanan güçlü bir ortağınız varsa, elde edilecek yarardan daha çok güçlü olan, bir miktar da siz yarar sağlayabilirsiniz. Sadece güçlü iseniz, hem de çok güçlü iseniz hak sizin arzu ettiğinizdir.

Kaynaklar:
1: Cemal Şener: Topal Osman Olayı s.55
2: Uğur Mumcu: Kürt Dosyası s.38
3: Uğur Mumcu: Kürt Dosyası s.24 -25
4: Uğur Mumcu: Kürt Dosyası s.74–76–96
5: Uğur Mumcu: Kürt Dosyası s.104

22 Ekim 2008

MOTİVASYON VE BAŞARI İÇİN TAM 50 TAKTİK!

Motivasyon, mutlu ve başarılı olmak için hayati önem taşır. Aşağıdaki ipuçları, kendi kendinizi motive etmenize ve bunu sürdürebilmenize yardımcı olacaktır. Bunlar, pratik ve sonuca yönelik tavsiyelerdir. Uygulamadığınız sürece, genel kültürden öteye geçmeyeceklerdir.
1. HİKÂYENİZİ YAZIN TEMİZ bir kâğıda bir iki paragraf olacak şekilde arzu ettiğiniz geleceğin hikâyesini yazın. Gelecekte yapmakta olduğunuz şeyi, yaşadığınız yeri ve sahip olduklarınızı yazın. Bu sizi, hem şimdi hem de gelecekte motive edecektir.
2. GELECEĞİ GÖZÜNÜZDE CANLANDIRIN Gözlerinizi kapatın ve kendinizi gelecekte ne yapıyor olarak görmek istiyorsanız, onu yaparken canlandırın. Sağlıklı bir şekilde koşuyorsunuz, bahçenizdeki çiçekler ile ilgileniyorsunuz ya da çalışıyorsunuz. Örneğin, hayaliniz küçük bir işyeri açmaksa, kendinizi açılış gününde, müşterileriniz ve çalışanlarınız ile selamlaşırken hayal edin. Böylece, hayallerinizi somutlaştırabilirsiniz.
3. GEÇMİŞİ GÖZÜNÜZDE CANLANDIRIN GEÇMİŞİ gözünüzde canlandırdığınızda, daha önce nerede olduğunuzu ve ne kadar yol kat ettiğinizi görürsünüz. Planlı hedeflerinize ne kadar ulaştığınızı ve nerelerde hata yaptığınızı anlarsınız. Bu sizin doğru yolda ilerlemenizi sağlayacaktır. Bir şoförü düşünün, yalnızca önüne baksa ve dikiz aynasından yararlanmasa nelere maruz kalabilir. Zaman zaman geçmişe bakmak, en az şoförün dikiz aynasına bakması kadar yararlıdır.
4. BÜYÜK DÜŞÜNÜN Geleceğiniz ile ilgili büyük düşünmekten korkmayın. Bu, kısa süreli başarısızlıklarınıza katlanmanızı kolaylaştıracaktır. Engeller, sizi durduramayacaktır. Çünkü, sizin gözleriniz büyük hedefe kilitlenmiş olacaktır. Uzun bir zamandan sonra sevdiğinize kavuşacağınızı düşünün, onu tren garından almaya giderken, bardaktan boşanırcasına yağan, sizi sırılsıklam eden yağmur, rahatsız eder mi?
5. KENDİNİZİ EĞİTİN HEDEF ya da hayaliniz ile ilgili her şeyi öğrenin, okuyun, konuşun, dinleyin ve deneyin. Eğer bir yazar olmak istiyorsanız, ders alın, kitaplar okuyun, yazın, diğer yazarlar ile konuşun, atölye çalışmalarına katılın.
6. DÜZENLİ OLUN TEMİZ, düzenli ve iyi organize edilmiş bir ev, ofis ve hayat, motive edilmiş akıl için olmazsa olmaz niteliği taşımaktadır. Fiziksel dağınıklık, zihinsel dağınıklığa neden olur. Düzenli bir hayatınız olsun, böylece kendinizi her gün daha da zinde hissedeceksiniz. Örneğin, gece yatma, sabah kalkma saatiniz düzenli olsun. Mutlaka kahvaltı edin ve sabah en az yarım saat yürüyüş yapın.
7. EVİNİZDE VE OFİSİNİZDE MOTİVATÖRLERE YER VERİN Evinizde, ofisinizde, arabanızda, cüzdanınızda size hedef ve hayallerinizi hatırlatacak sembollere, işaretlere, notlara ya da objelere yer verin. Bu hatırlatıcılar, sizin motivasyonunuzun devamının garantisi olacaklar. Son model bir araba sahibi olmayı mı istiyorsunuz? O halde hayalinizdeki arabanın resimlerini odanızın duvarına asın, cüzdanınızda saklayın ve ihtiyaç duyduğunuz an bakıp, hedefinizi hatırlayın.
8. GÖNÜLLÜ ÇALIŞMALARA KATILIN GÖNÜLLÜ olarak başka insanlara yardım edin. Bunu yaptığınızda, diğer insanları mutlu etmenin ne kadar tatmin edici bir şey olduğunu fark edeceksiniz. Hafta sonları, eşinizle birlikte Çocuk Esirgeme Kurumu'na gitmek iyi bir fikir olabilir.
9. KENDİ MOTİVASYONUNUZ İLE BAŞKALARINI MOTİVE EDİNEN iyi öğrenme yöntemi, öğretmektir. Çocuklarınızın motive olmalarına, arkadaşlarınızın daha etkili hedefler belirlemelerine, eşinizin kişisel hayallerine ulaşmasına yardımcı olun. Onlara yardımcı olduğunuz zamanlarda, aslında kendinize de yardım ediyor olacaksınız.
10. ÇOCUKLAR İLE ZAMAN GEÇİRİN ÇOCUKLAR ile zaman geçirmek size perspektif kazandıracaktır. İşteki yada özel hayatınızdaki sıkıntı yada endişeler, çocuklarınız ile oynadığınızda eriyip gider. Çocuklar her şeye basit yollu bakarlar ve bunu öğrenmek bile bizim için kar sayılır.
11. BADİLİK SİSTEMİ KURUN Eşinizin kendi gelişimine yönelik hedefleri yada bir şeyleri başarmak isteyen yakın bir arkadaşınız var mı? Eğer varsa, onlar ile 'badilik sistemi' kurun. Birbirinizi motive edin, uyarın, cesaretlendirin ve hedeflerinizde yardımcı olun.
12. KENDİNİZE BİR MODEL BULUN Kendisinden bir şeyler öğrenebileceğiniz rol model seçin. Bu kişi, sizin saygı duyduğunuz ve kendisi gibi olmak istediğiniz birisi olmalıdır. Saygı duyduğunuz bir insanı örnek aldığınızsa, tekerleği yeniden icat etmeniz gerekmeyecektir. Eğer çevrenizde böyle bir kişi yoksa, ünlü bir lideri, sanatçıyı yada bilim adamını da rol model olarak alabilirsiniz. Kendisi ve yaptıkları hakkında tüm bilgileri edinerek, hedeflerinize ulaşmak için kullanabilirsiniz.
13. YÜRÜYÜŞ YAPIN VE ARABA KULLANIN ŞÖYLE bir etrafı gezin yada bulunduğunuz semtte arabanızla dolaşarak, rahatlayın, serbest zaman geçirin. Hepimizin rahatlamaya ihtiyacı var ve aslında hızlı yürüyüşler yapmak, araba kullanmak, gerçekten iyi birer çözüm. Bu şekilde yaptığınız mekan değişikliği, üzerinizdeki olumsuz havayı dağıtacaktır.
14. BAŞARI HİKAYELERİNİ OKUYUN Etrafınızdaki insanların başarı hikayelerini okuyun. Günlük gazetelerde bile size ilham verebilecek, motive edecek ve harekete geçirecek düzinelerce küçük başarı hikayeleri var. Kütüphaneler, sıradan insanların sıra dışı hikayelerini anlatan biyografi ve otobiyografileri ile dolu. Hepsi, sizi başarıya ulaştırmak için raflarda heyecanla bekliyorlar.
15. MÜZİK DİNLEYİN MÜZİK sakinleştirir, heyecanlandırır, hüzünlendirir ve hatta motive edebilir. Koşu yaparken Rocky'nin film müziğini dinlemek, müziği motivatör olarak kullanmaya en güzel örnektir. Sizi motive edecek şarkıları belirleyin ve ihtiyacınız olduğu durumlarda onlardan yararlanın. Mesela, sabahları ofisime yada eğitim vereceğim şirkete giderken, 'türkü' dinlemekten çok zevk alıyorum ve bu beni motive ediyor.
16. MOTİVE EDİCİ FİLMLER İZLEYİN Sizi motive eden filmlerin listesini yapın ve küçük bir arşiv oluşturun. Örneğin; Forrest Gump filmini izlemek pek çok kişiyi motive edebilir. Biliyorsunuz bu filmde, IQ'su normal insanlardan çok daha düşük bir kişi, büyük başarılara imza atıyordu.
17. MOTİVE EDİCİ ALINTILARI OKUYUN GEREK internette, gerekse kitaplarda size ilham verecek ve motive edecek binlerce alıntı bulunuyor. İnternette dolaşın ve aranın çiçeklerden bal topladığı gibi bilgileri toplayın. Bunlar işinize çok yaracaktır, çünkü hepimizin hayatı yorumlama şeklimiz farklıdır. Hayata farklı açılardan bakmanızı sağlayacak hikayeler bile çok işinizi görecektir.
18. SAĞLIKLI BESLENİN MUTLU bir yaşam için, sağlıklı beslenme çok önemlidir. İyi bir diyet, sizin vücut sisteminiz için gerekli olacak tüm besin, vitamin ve mineralleri içerir. Fazlası zaten zararlı olacaktır. Ne demişler, "sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur". Vücudunuz ve motivasyonunuz için sağlıklı beslenin. Sigara ve alkolden uzak durun.
19. YETERİNCE UYUYUN BAZI insanlara 6 saat uyku yeterken, bazıları için 8 saat gerekli olabilir. Yeterince uyuduğunuza emin oluncaya kadar uyuyun. Ancak, 8 saatten fazla olmamasına da dikkat edin. Düzenli ve yeterli bir uykuya sahip olmanın, hem vücudunuz hem de zihniniz açısından ne kadar yararlı olduğunuz göreceksiniz.
20. SÜREKLİ ÖĞRENİLEN önemli ders bu. Etrafınızdaki dünya hakkında sürekli öğrenmeye devam edin ve asla durmayın. Sizi ilgilendiren şeyler hakkında okuyun, dinleyin ve öğrenin. Mesela, sorulan bir soruya "bilmiyorum" demenin tadını çıkarın, sonra hemen öğrenin. Meraklı olun. Biliyorsunuz, merak ilmin hocasıdır. Hedefler olmadan, hayatınızda kalıcı değişiklikler yapmanız oldukça zordur. Aşağıdaki ipuçlarını kullanarak etkili ve verimli hedefler belirleyebilirsiniz.
21. HEDEFLERLE ÇALIŞIN HEDEFLER ile ilgili en önemli ipucu bu. Hedeflerle çalış..!Hedefler, hayatınızın tüm alanlarındaki gelişiminiz için önemlidir, eğer hedefsiz çalışırsanız, gelişiminizde güçlükler ile karşılaşırsınız. İstediğinizi elde etmek için, işinizi şansa bırakmanız hiç de iyi bir yol değildir. Earl Wilson'un güzel bir sözü var. Diyor ki : "Başarı mı? Başarı tamamen şansa bağlıdır. İnanmazsanız başarısız insanlara sorun..!" Hedeflerle çalışın, onlar size başarıyı ve yanında meyvesi olan mutluluğu getireceklerdir.
22. BEYİN FIRTINASI YAPIN TEMİZ bir kağıt ve kalem alın. Uygun bir ortama geçin. Kimsenin sizi rahatsız etmeyeceği, telefondan uzak. Sonra, düşünün, düşünün ve tekrar düşünün. Aklınıza gelen her düşünceyi yazın. Parasal hedefler, kişisel hedefler, İlişkisel hedefler, sağlığınız ile ilgili olanlar vs. Tüm fikirleri yazın. Bitirdiğinizde, üzerinde çalışmak için gereğin fazla hedefiniz olacak. Bunlar arasından sizin için önemli olanları seçin.
23. HEDEFİNİZİ KAĞIDA YAZIN Üzerinde çalışacağınız hedefi seçmeden önce, onu bir kağıda yazın, hedefinizin somutlaşmasını sağlayın. Böylece, sizin için gerekli olup olmadığına daha kolay karar verebilirsiniz.
24. HEDEFİ SEÇME NEDENLERİNİZİ YAZIN NEDEN bu hedefi seçtiniz? Hedeflerinizin her biri için, "Bunun bana ne yararı var" sorusunu sorun. Hedefi seçme nedenlerinizi kolaylıkla açıklayabiliyor olmalısınız. Eğer açıklayamıyorsanız, bu hedefi listeden silin ve diğerine geçin .
25. HEDEFİNİZİN SPESİFİK OLMASINI SAĞLAYIN Hedefinizin etkili olabilmesi için, onu spesifik olarak ele alın. "Çocuklarınız ile ilişkilerinizi geliştirmek" çok önemli ve yapmaya değer olabilir, ancak hedefiniz adına çok geniş bir tanımlama olacaktır. Bunun yerine, daha spesifik bir hedef belirleyin. Mesela, Pazar günleri beraber pikniğe çıkmak, akşam yemeklerinizi saat 19:00-20:00 arasında birlikte yemek, yada gece yatmadan önce onlarla 1 saat sohbet ederek bilgi ve deneyimlerinizi aktarmak gibi. Bu sizi hedefinize daha kolay ulaştırabilir.
26. TERMİNLER KULLANIN Hedeflerinizin gerçekleşmesini engelleyecek en ölümcül şey, ertelemektir. Bu problemin üstesinden gelmenin en iyi yolu termin kullanmaktır. Hedeflerinizde yaptığınız gibi, terminlerinizi de spesifikleştirin. Elimdeki projeyi 5 Ocak 2004'e kadar bitireceğim gibi...
27. BAŞLAMA TARİHİ KULLANIN Termin önemli, ancak onun kadar önemli olan başka bir konu daha var ki, bu da başlama zamanının net olmasıdır. Hedefiniz için yola çıkarken, başlama tarihini ertelemeye yönelik pek çok nedeniniz olacaktır. Bunun üstesinden gelmek için, başlama tarihi belirleyin ve o tarihe sadık kalın.
28. BÜYÜK HEDEFLER SEÇİN Hedeflerinizin etkili olabilmesi için, ulaşılabilir-zor olmalıdır. Eğer hedefiniz başarılması kolay ise, motivasyonunuz düşer. Hedefleriniz ulaşılabilir olmalı, ancak aynı zamanda sizin mevcut yetenek ve becerilerinizi geliştirmenizi gerektirecek kadar da zor olmalıdır.
29. ULAŞILABİLİR HEDEFLER BELİRLEYİN Ulaşamayacağınız hedefler belirlemek, sununda, sizde hayal kırıklığı, kızgınlık ve özgüven sarsılması yaratır. Hedefleriniz ulaşılabilir-zor ve mantıklı olmalıdır.
30. DETAYLI AKSİYON PLANI HAZIRLAYIN Hedeflerinizin her bölümü için, adım adım detaylı aksiyon planı hazırlayın. Pek çok hedef, ne zaman ne yapılacağı planlanmadığı için başarısızlığa uğrar. Yapacağınızı planlayın ve planladığınızı yapın.
31. ABARTMAYIN ( GEREĞİNDEN FAZLA HEDEF İLE ÇALIŞMAYIN)Aynı anda çok fazla hedef üzerinde çalışmayın. Başlamak için bir ila üç arası hedef uygun olacaktır.
32. İLERLEMENİZİ ÖLÇÜN Çalışmalarınızdaki ilerlemenizi ölçün. 300 sayfalık bir roman yazmak istiyor olabilirsiniz. 300 sayfayı birden hedeflemeyin. 25 ila 50 sayfalık artışlar şeklinde düşünün ve tamamladığınız sayfaların günlük çetelesini tutun. İlerlemenizi ölçmek, hedefiniz gerçekleşinceye kadar motivasyonunuz en üst seviyede tutacaktır.
33. İSTEK LİSTESİ HAZIRLAYIN KENDİNİZİ yapmak zorunda hissettiğiniz yada yapmayı gönülden istediğiniz 10 şeyin listesini yapın. Bir iş kurmak, maratonda koşmak, Avrupa'yı ziyaret etmek, Japonca öğrenmek vs. Bu listeyi ofisinizde ve/veya evinizdeki panoya yapıştın.
34. HATIRLATICILAR KULLANIN POST-it'ler günlük görevlerinizi ve hedeflerini hatırlamanız için mükemmel araçlardır. Tabii, abartmamak kaydıyla. Birbiri üstüne geçmiş, ne olduğu okunmayan onlarca not, size hiçbir yarar sağlamayacaktır.
35. KENDİNİZİ ÖDÜLLENDİRİN Kendiniz için ödüller belirleyin. Hedefinize ulaştığınızda yada küçük de olsa bir adım attığınızda kendinizi ödüllendirin ve bunu kutlayın. Çok çalıştınız ve bunu hak ettiniz. Ailenizle dışarıda yemek yiyin, kısa bir seyahate çıkın yada sizi mutlu edecek başka şeyler yapın. - - -Davranış her şeydir. Aşağıdaki ipuçları, kazanan davranışlara sahip olmanıza yardımcı olacaktır.
36. DOĞRU KELİMELERİ KULLANIN GÜNLÜK konuşmalarınızda, 'Bunu başarabilirim' yada 'Bir çözüm buluruz' gibi olumlu cümleler kullanmaya dikkat edin. Kurduğunuz, cümlelerin sizin psikolojiniz ve davranışlarınız üzerinde son derece önemli etkileri olduğunu unutmayın.
37. İYİMSER OLMAK İÇİN ÇABA HARCAYIN İnsanların ne kadar başarılı oldukları, iyimser yada kötümser olmalarına göre değişir. Pozitif davranışlara sahip olmak, üzerinde uğraşmanız gereken bir şeydir. Önemli olan, ne olduğunuz yada olmadığınız değil, ne olabileceğinizdir.
38. ARKADAŞLARINIZI SEÇİN Arkadaşlarınızın negatif davranışları mı var? Bu sizi etkiliyor mu? Birlikte zaman geçirdiğimiz insanlar, çoğu zaman bizim tutumumuzu etkileyebilir. Eğer ofisinizdeki yada evinizdeki bireyler sizi negatif yönde etkiliyorsa, bu durumu değiştirecek gerekli adımları atın.
39. DEĞİŞİME İHTİYACINIZ OLDUĞUNU NASIL ANLAYACAKSINIZ? Mutsuz olduğunuzu anladığınızda, bunu kendinize itiraf edin ve kendinizi korumaya alın. Bu yapılması çok zor olan bir şey, özellikle bir şeyleri kendinize itiraf edecek durumda değilseniz. Yapılması zor, ancak değerli. Karamsarlığa düşmeye başladığınızda, farkına varın ve bu durumu değiştirin.
40. DİĞERLERİNİN NE DEDİĞİNİ DİNLEYİN KENDİMİZE pozitif bir insan olduğumuzu söylemekten hoşlanıyor olabiliriz, fakat bu her zaman doğru değildir. Arkadaşlarınızın ve ailenizin sizin davranışlarınız ile ilgili söylediklerine kulak verin, duymak istemeyeceğiniz şeyler söyleyebilirler. Fakat, unutmamak gerekir ki; hayattaki en iyi değişimler, yapıcı eleştirilerden gelir.
41. SİZİ NELERİN HUZURSUZ ETTİĞİNİ ÖĞRENENSİZİ nelerin huzursuz ettiğini bildiğinizde, içinde bulunduğunuz olumsuz durumdan uzaklaşabilir ve bunun sonucu ortaya çıkan gerilim ve hayal kırıklıklarından korunabilirsiniz. Eğer kaçamayacağınız bir durum söz konusu ise, onu daha iyi bir hale getirmek için neler yapabileceğinizi düşünün.
42. SİZİ NELER MUTLU EDER? Bu sizin psikolojiniz ve tutumunuz için hayati önem taşır. Sizin 'mutluluk' tuşunuz tutum ve davranışlarınızı tekrar ve tekrar geliştirmek için gereklidir. Mesela ben, kötü bir ruh hali içerisindeysem, sabah kahvaltı yapıp yapmadığımı kontrol ederim. Eğer yemediysem, sistemime besin aldıktan sonra 180 derecelik bir dönüş yaşarım. Ruh halim düzeliverir.
43. ARA VERMESİNİ BİLİN ŞİMDİ dışarıya çıkın ve açık havada kısa bir yürüyüş yapın. Sıkıntı duyduğunuz durumlarda, ara vermesini bilin. Bu sizin olaylara farklı bir perspektiften bakmanızı sağlayacaktır. Mesela, eşinizle problem mi yaşadınız yada amiriniz sizi demoralize edecek şeyler mi söyledi, ani tepkilerden kaçının, bir ara verin, etraflıca düşünün ve öyle harekete geçin. Bununla birlikte, sürekli çalışmayın, ara vermesini bilin. Baltanızı bilemeden yeni odunlar kesmeye kalkmayın. Aşağıdaki *hikaye size yardımcı olacaktır.*BALTAYI BİLEMEK "Çalışacağım ve kendimi hazırlayacağım. Ve bir gün şans kapımı çalacak."Abraham LINCOLN BİR ormanda iki kişi ağaç kesiyormuş. Birinci adam sabahları erkenden kalkıyor, ağaç kesmeye başlıyormuş, bir ağaç devrilirken hemen diğerine geçiyormuş. Gün boyu ne dinleniyor ne öğle yemeği için kendine vakit ayırıyormuş. Akşamları da arkadaşından bir kaç saat sonra ağaç kesmeyi bırakıyormuş. İkinci adam ise arada bir dinleniyor ve hava kararmaya başladığında eve dönüyormuş. Bir hafta boyunca bu tempoda çalıştıktan sonra ne kadar ağaç kestiklerini saymaya başlamışlar. Sonuç: İkinci adam çok daha fazla ağaç kesmiş. Birinci adam öfkelenmiş : • "Bu nasıl olabilir? Ben daha çok çalıştım. Senden daha erken işe başladım, senden daha geç bitirdim. Ama sen daha fazla ağaç kestin. Bu işin sırrı ne?" İkinci adam yüzünde tebessümle yanıt vermiş :• "Ortada bir sır yok. Sen durmaksızın çalışırken ben arada bir dinlenip baltamı biliyordum. Keskin baltayla, daha az çabayla daha çok ağaç kesilir."Kendimizi geliştirmek, baltamızı bilemektir. Kendimize zaman ayırıp,yaşamımızı objektif bir bakışla gözden geçirmektir. Zayıf bulduğumuz alanlarımızı geliştirmek için çaba göstermektir. Bu zihnimizin, ruhumuzun karakterimizin güçlenmesi için olmazsa olmaz bir koşuldur. Delfi'deki ünlü tapınakta Sokrates'in şu sözü yer alır: "İnsan Kendini Tanı" Kendini tanımak, şu anda olduğumuz noktayla olmak istediğimiz nokta arasındaki yoldur. Kendini tanımak, kendimizi nasıl gördüğümüz ile başkalarının bizi nasıl gördüğü arasında açı olmaması anlamına gelir. Bireysel ve iş yaşamımızda başarılı, mutlu ve doyumlu olmak istiyorsak, baltamızı bilemek için kendimize zaman ayırmalıyız...
44. HAREKETE GEÇMEDEN ÖNCE İKİ KERE DÜŞÜNÜN HAREKETE geçmeden önce, nedeniyle birlikte hareketiniz hakkında düşünün. Eğer bir çalışanınız, sizi de etkileyebilecek bir yanlış yaptıysa, hemen bağırıp çağırmayın. En iyi karşılık (yanıt) üzerinde düşünün. Bunu iki kere yaptıktan sonra harekete geçin. İki kez dinleyip, bir kez konuşmamız için, iki kulağımız ve bir ağzımız olduğunu unutmayın.
45. TEPKİ&YANIT (REACT VS. RESPOND)Bu iki kelime, mutlu, istekli, pozitif insan ile üzgün, bitkin ve negatif insan arasındaki farktır.Hayatınızda sizi direk yada dolaylı olarak etkileyecek şeyler olduğunda, buna yanıt verin. Yani, üzerinde düşünün, çözüme odaklanın. Eğer tepki verirseniz, nedenleri atlamış ve o andaki duruma odaklanmış olursunuz. Sonuçta, daha fazla sıkıntı ve hayal kırıklığı dışında elinize bir şey geçmez.Tepki değil, yanıt verin.
46. SAHİP OLDUĞUNUZ ŞEYLERİN DEĞERİNİ BİLİN Etrafınıza bakın ve sahip olduğunuz şeylerin değerlerinin farkına varın. Arkadaşlarınız, aileniz, kariyeriniz, eviniz yada başka herhangi bir şey. Bu bile başlı başına bir mutluluk kaynağıdır. Kötü şeylerin hayatımıza nasıl girdiğinin önemi yok, biz sahip şeyler için şükretmeliyiz. Farklı bir bakış açısıyla bakın ve hayatınızdaki güzel şeylerin tadını çıkarın.
47. HER ZAMAN MUTLU OLMAK ZORUNDA DEĞİLSİNİZ BAZEN, kendinizi kötü hissetmenizin hiçbir kötü yanı yok. Her zaman, dışadönük, heyecanlı, enerji dolu olmak zorunda değilsiniz. Bir şeylerin yolunda gitmediği, kendinizi iyi hissetmediğiniz günler olacaktır. Dert etmeyin, problemler geçer.
48. MANTIĞINIZLA HAREKET EDİN Sorunlara mantığınızla yaklaşın. Duygularınızla hareket ederseniz, sonuçlarına katlanmak zorunda kalırsınız.
49. DEDİKODUCULARDAN UZAK DURUN Etrafınızdaki negatif konuşmalara katılmayın. Eğer, konuşmanın bu yönde ilerlediğini görürseniz, özür dileyerek kibarca oradan uzaklaşın.
50. GÜNE İYİ BAŞLAYIN GÜNE gülümseyerek başlayın. Bugün, başarılacak ve hoşlanılacak pek çok şeye sahip olacaksınız. Hayat kısa..! Ancak, bugün geriye kalan hayatınızın ilk günü. Bunu asla unutmayın.

EVLİLER OKUYUN.... BEKARLAR DERS ALIN.....



Evlilik, inanmadığım halde içerisinde 17 seneyi bitirdiğim bir kurum benim için.. 17 senede (abartmıyorum) 40 çift arkadaşımın son verdiği kurum ayni zamanda da... Evliliğimin bu kadar uzun sürmesinin gizi belki de kuruma inanmamaktan geçiyor. Evliliği toplumun dayattığı şekilde yasamamaktan... Nedir bu dayatmalar? Erkeğin muhakkak kadından yasça büyük olması, eğitim seviyesinin erkeğin lehine yada en azından eşit olması bunların sadece ikisi... Olmaz, yürümez diyor toplum... Erkek yaşça büyük olmalı ki, kadına 'höt' dediğinde oturmalı kadın... Ya da yumuşatıyorlar; Efendim kadın erkekten önce çöktüğü için(hani doğum felan) küçük olmalıymış yaşı... Eğitimde de böyle.. Kadının çok okumuşu bilmiş olurmuş, evde kalmakmış layıkı .... EŞiM BENDEN 2 YAŞ BÜYÜK; ne 'höt' dememe gerek kaldı 17 senede, ne de benden önce çöktü... Yıllar içinde ben yaşlandıkça o gençleşti, -'Ooo Can bey kapmışsınız çıtırı 'esprilerine muhatap dahi oldum. EŞiM 3 ÜNiVERSiTE BiTiRDi; ben bi taneyi 9 senede bitirdim.. Ne o bana bilmişlik tasladı , ne ben ona ezik baktım... Kulağa gelen müzik tekse de, onu oluşturan notalar farklıdır der Halil Cibran... Bunu unutmadık biz. Ben konuşurken o dinledi, ben dinlerken o konuştu 17 sene. O öfkeliyken ben, ben öfkeliyken o 'haklısın bitanem...' dedik, Öfke bitip fırtına durulduğunda 'ama bi de böyle düşün' de dedik fikrimizi savunurken. Farklı insanlar olarak görmedik birbirimizi, aynı amaç için savaşan neferlerdik bu hayatta... Asla bilmedik ne kadar para kazandığımızı, ortak cüzdanımızdan gerektiği kadar aldık. Ne kadar çalarsa çalsın masanın üstünde telefon, kim bu saatte arayan karşı cins diye sorgulamadık da ama... Sevginin en büyük dostuydu bizim için 'güven'... Ve güvenin ardına saklanmış bir 'saygı' vardı daima... Ne kavgalar, ne badireler atlattık 17 senede... Eee ülkeler neler gördü, biz çekirdek aile mi sütliman yaşayacaktık... Bir gün öyle bir girdik ki birbirimize, ben ilk kez odamın dışında yattım bi gece, misafir odasında... Gece yarısı kapı açıldı eşim; -Ne yapıyorsun burda?' diye sordu kapının eşiğinden, 'uyuyorum' dedim buz gibi bi sesle... Gitti, gelmesi 1 dakikasını almıştı elinde yastıkla... 'kay yana' dedi daracık yatakta. 'ne yapıyorsun?' dediğimde 'benim yerim senin yanın, sen gelmezsen ben gelirim' dedi... Anladım ki o gece, en uzun kavgamız yat saatine kadar sürecek...Ve bence doğrusu da bu... Özen gösterdik o günden sonra, evin her yerinde kavga ettik, yatak odamız hariç.. Kırsak da zaman zaman kalplerimizi, asla kin tutmadık birbirimize... Toplum kurallarıyla oynasaydık bu oyunu belki de 41 nci çift olacaktık o listede... Ama oyunun kurallarını biz koyduk... Nede olsa bizim oyunumuzdu, oynanan... Evlilik; hesapsız içine dalınması gereken bi oyun bence... Topluma kulaklarını tıkayarak hem de... Ne benim, ne de bizim sözlerimizle... Sadece gönlünüzden geçtiğince... Dediği gibi Ataol Behramoğlu'nun '...Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına. Çünkü ömür dediğimiz şey,hayata sunulmuş bir armağandır. Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana...


CAN DÜNDAR Hayat kısa gelen bir battaniye gibidir. Yukarı çekersin ayak parmakların isyan eder. Aşağı çekersin omuzların titrer. Ama yine de, neşeli insanlar dizlerini karınlarına çeker, rahat bir uyku uyumayı başarır..........

19 Ekim 2008

NEDEN BABA


!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

Yıl
2060

kızım 18,

ben 47 yasındayım...

Sayfanın sonunu mutlaka okuyun… güzel yazmıs yazan arkadas

'Baba bizim bayragımızda sizin zamanınızda ,
Ay-yıldız varmıs neden
simdi haç isareti ve anlamını bilmedigim renkler var?

2 arkadas okulda tavan arasında eski bir atlas bulmustuk,
o atlasta gördük daha önce Edirne'den Kars'a kadar Türkiye
topragı imis, simdi neden
( o )haritanın 1/5'ine Türkiye diyoruz?

Eskiden her mahallede 1–2 cami varken,
simdi neden her ilde bir cami var,

dedem bahsetmisti daha önce ezan denen bir sey varmıs, günde 5 defa
camilerden okunurmus simdi bu çan sesleri ne baba?

Filistinlilerin zamanında topraklarını parça parça satarak israil'in
kurulmasına sebep olduklarını hiç mi bir yerde okumadınız da, topraklarımızı sattırıp
simdi bu ufacık alana bizi hapsettiniz? Siz atalarınızdan böyle mi aldınız bu toprakları?
emaneti böyle mi korudunuz?Günden güne topraklarımız satılırken siz
uyuyor muydunuz baba?

Baba küçükken herkesin beni Aysegül diye çagırdıgını hatırlar gibiyim
simdi neden bana Angel diyorlar, benim kulagıma Angel ismini ezanla sen mi
söyledin?

Bizim evin önünden tanklarla geçen Amerikan askerleri kim baba?
Her gün bize hakaret ederek ve sizi her gördükleri yerde
coplayarak demokrasi! mi getirdiler baba?
Bize okulda demokrasinin tanımını daha farklı ögretiler sanki

Elime geçen gün bir kitap geçti baba, senin gençliginden kalan.
Biz Ankara'ya tasınmazdan önce memleketimizin ismi
Gaziantep'mis ve 6317 sehit vererek 'Gazi' lik ünvanını kazanmıs.
Neden simdi oraya kürdistan diyorlar baba.
Baba hani sizlere kürtlerle Türkler kardestir demisler,
peki kardeslerim neden bizi öldürüp
ülkemizde ayrı devlet kurdular.

Baba o kitapta Atatürk diye birinden de bahsetmisti.

O her kimse 1933'te Bursa'da bir nutuk vermis, ben simdi bile ne kastettigini
anlayabiliyorken, sizin gençliginiz bu kadar mı cahildi de o uyarıları dikkate almadınız?

Şimdiki kürdistan topragında yer alan Süleymaniye'de askerimizin basına
çuval geçirmisler ve sen o dönemde gençtin, hiç mi kanın donmadı baba?

Neden hesap sormadınız? Bunları görmezden gelen yöneticilerinize?


O az önce bahsettigim Atatürk
size bir hitabe yazmıs ve sizi hain yöneticilere
ve uşaklara karşı uyarmış ve hitabenin sonunda da
'Muhtaç oldugun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur' demiş.
Baba kanınız o kadar bozuk mu ki ülkemizi bu hale getirenlerin yakasına yapışmadınız?

Baba Türkiyeli ne demek? Biz Türk çocugu degil miyiz?

Soyumuz belli degil mi bizim? O kitapta okumustum
'Ne mutlu Türküm diyene'
yazıyordu. Peki, baba ben neden mutlu degilim?
Türküm demek suçsa ve kötü bir seyse
siz eskiden neden söylerdiniz?

Baba biz Kurtulus Savası denen bir sey yasamısız.

Kitaba göre dünyanın gördügü en şanlı savaşmış ve o savaşta
4 milyon şehit vermişiz.
Madem bu vatandan bu kadar kolay vazgeçecektiniz de
neden o kadar sehit verdiniz?
Hiç mi kitap okumadınız?
Hiç mi sizi uyaran olmadı,
hiç mi göremediniz ülkemizin peskes çekildigini?
eger farkında olduysanız ve duygusuzca evinizde
oturduysanız sizin o hainlerden ne farkınız kaldı?

Allah'ın huzuruna hangi yüzle çıkacaksınız
baba. 'Vatan sevgisi imandandır' diye
bir hadis varken hadi diyelim ki
Türklügünüzden vazgeçtiniz bari
islam'ın emrine uysaydınız.
Senin eski cd'lerden dinledim baba,


bizim de bir istiklal Marsı'mız varmıs.
O marsı yanlızca körü körüne mi ezberlediniz?
Atalarımız sizi her fırsatta uyarmıs,
demis ki 'Ey Türk titre ve kendine dön'.

Baba ne zaman titreyeceksiniz?
Ankara'yı da kaybettikten sonra mı?
Bundan 13 yıl önce titremediyseniz eger
artık hiç bir sey titretemez sizi.

Baba sen son bagımsız olan
Türkiye Cumhuriyetini gördün.
'Ya devlet başa, ya kuzgun leşe' diyebilecek bir
Hasan Tahsin, bir sehit Şahin,bir Sütçü imam yok muydu aranızda?
Yazıklar olsun baba sizin gençliginize!
Bu günleri görecegime hiç dogmasaydım baba.

Türklügünüzden utanmadınız
hiç olmazsa insanlıgınızdan utansaydınız baba.
Bu vatan göz göre göre altınızdan kayarken
hiç olmazsa SEREFINIZLE ÖLEMEDINIZ MI?


HER GÜNÜM CENAZE HER GÜNÜM SEHiT
BUNLARIN SEBEBI BIR IT OGLU IT
UYAN TÜRK EVLADI UYUMA UYAN
OTUZ KUPONA ALINMADI BU VATAN

Bursa-Nutuk

Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, 'Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır' demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır. Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, 'Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir' diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek, 'demek adalet örgütünü de düzeltmek, yönetim biçimine göre düzenlemek gerek' Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, 'ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir.' İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği! M.K ATATÜRK

___imaj___: KULAĞININ BİR KÖŞESİNDE BULUNSUN.....

___imaj___: KULAĞININ BİR KÖŞESİNDE BULUNSUN.....

18 Ekim 2008

AYRİLİK VAKTİ

AYRILIK VAKTİ
Akşamı getiren sesleri dinle
Dinle de gönlümü alıver gitsin
Saçlarımdan tutup kor gözlerinle
Yaşlı gözlerime dalıver gitsin
Güneşle köye in, beni bırak da
Küçüle, küçüle kaybol ırakta
Şu yolu dönerken arkana bak da
Köşede bir lahza kalıver gitsin
Ümidim yılların seline düştü
Saçının en titrek teline düştü
Kuru yaprak gibi eline düştü
İstersen rüzgara salıver gitsin

Yeni kimlikler böyle olacak!


Yeni çipli nüfus cüzdanlarının dağıtılmasına Bolu’da başlandı.
13 Ekim 2008 / 17:00
Yeni çipli nüfus cüzdanlarının dağıtılmasına Bolu’da başlandı. Kimliklerin üzerindeki çipte kullanıcının adı, doğum tarihi, kan
grubu gibi bilgiler yer alıyor।

Sosyal Güvenlik Kurumu'nun (SGK) operasyonel sistemlerindeki verileri tek bir yapıda toplayan “Akıllı Kart” uygulaması ile Bolu'da yeni kimlik kartlarına kavuşanların sayısı 4 bin 300'e ulaştı.Nüfus cüzdanı ve sağlık karnesi bilgilerinin tek kartta toplandığı, daha sonra ehliyet bilgileri ve vergi numaralarının DA yükleneceği ‘Akıllı kart’ projesinde pilot IL seçilen Bolu’da, kartın dağıtımı sürüyor.
Sosyal Güvenlik Kurumu ve TÜBİTAK’ın ortak yürüttüğü, yıl sonuna kadar 10 bin kişiye dağıtılması planlanan ‘Akıllı Kart’ projesi kapsamında Nüfus Müdürlüğü’ne davet edilen vatandaşlar kimlik ve sağlık karnesi bilgilerini görevlilere bildirerek, parmak izlerini optik okuyucu aracılığıyla karta yüklüyor.
İlk aşamada sağlık ve sosyal güvenlik alanlarında kullanılacak çipli kartlar için, 53 eczane ile Bolu İzzet Baysal Devlet Hastanesi’nin 4 polikliniğine akıllı kartları okuyabilen cihazlar konuldu.
Test çalışmalarının ardından 2010 yılına kadar ilde yaşayan herkese ‘akıllı kart’ verilecek. Akıllı kart uygulaması ile sigorta kayıp ve kaçaklarının önlenmesi, başkasının karnesiyle sağlık hizmetlerinden yararlanma, reçete ve sağlık karnesi yolsuzluklarının sona ermesi amaçlanıyor.
Bolu Valisi Halil İbrahim Akpınar test çalışmalarının ardından uygulamanın ülke geneline yayılacağını belirterek, “İlk etapta randevulu olarak çağırılan vatandaşlara yeni akıllı kartlar veriliyor. Yıl sonuna kadar 10 bin kart dağıtılacak. Kartlarını Alan vatandaşlar sağlık hizmetlerinden yararlandıktan sonra eczanelere giderek kartları ile hizmet alabilecekler. Nüfus cüzdanlarının kaçak olarak çoğaltılmasının önüne geçilecek. Pilot IL seçilen Bolu’da uygulamaya başladık. Devlet bir süre test çalışmalarına bakacak. Daha sonra DA kartlar hem Bolu’da, hem de ülke genelinde dağıtılacak” dedi.
Bolu İl Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Müdürlüğü yetkilileri, şu anda sadece kimlik ve sağlık karnesi bilgilerinin yer aldığı kartlara daha sonra ehliyet bilgileri ve vergi numaralarının DA yükleneceğini bildirdi.

"...Yok , beni burdan alacaklar" bir kısa hikaye‏

.....kalktı. Sabah ezanının insan ruhuna huzur veren sesi oda çinde yankılanıyordu. 88 yaşından beklenmeyecek bir çeviklikle pencereye doğru yöneldi. Pencereyi açması ile odaya ezan sesi ile birlikte baharın güzelkokusu ve kuş cıvıltıları doluştu. Penceresinden gözüken Kurtuluş Parkına bakarak yaşlı ciğerlerine sabahın ılık esintisi ile doldurdu. Abdestini aldı,sabah namazını kıldı. Mutfağa yöneldi. Çayla birliktebir iki lokma bir şeyler atıştırdı. Oturma odasına yöneldi. Eski bir fiskos masasının yanındaki koltuğuna ilişti. Masanın üstü çerçeveler ile doluydu. Birtanesine uzandı, camının üzerinde titreyen parmaklarını dolaştırdı. Çerçevenin içindeki fotoğrafta İstiklal madalyalı kara yağız bir adamla, makyajsız olmasına rağmen güzelliği göz alan birkadın birbirlerine bakarak gülümsüyorlardı. Yaşlıkadın 'Günaydın Anne, Günaydın Baba' dedi. Usulca yerine koyduğu çerçeveye bir bakış daha attıktan sonra başka birçerçeveyi eline aldı. Bu siyah beyaz fotoğrafta da subay üniformalı bir adamla bir gelin yan yana duruyorlardı.Yaşlı kadın çerçeveyi titreyen dudaklarla öptü.'Günaydın Kocacığım' dedi. Kadın bu çerçeveyide bıraktıktan sonra üçüncü ve son çerçeveye uzandı. Artık gözlerinden yaş damlıyordu. Fotoğraftaki biri erkek diğeri kız çocuklara bakıp 'Günaydın Evlatlarımmm' dedi. Tüm çerçevelere kısaca göz atıp' Sizleri, hepinizi çok özledim' dedi. Gözlerinde biriken yaşları sildi. Artık ağlamak için bile yaşlı hissediyordu kendini. Ağır ağır doğrulduğu koltuğundan eski telefonuna doğru yöneldi.Ağır ağır numaraları çevirdi. Karşısına çıkan adama 'Bir taksi istiyorum' dedi ve adresi verdi.Kapısını kilitleyip, apartman merdivenlerine yöneldi.Yıllarca çekmediği zorluk kalmamıştı ama şimdi bu merdivenler hayatının en büyük engeli olmuştu. Ağır ve dikkatli bir biçimde iniyordu. Sabırsızlanan taksişoförünün çaldığı korna sokağı inletiyordu.'Patlama be adam' dedi. Nihayet taksiye binebildi.'Teyze hoş geldin' dedi 25-30 yaşlarındaki şoför.'Nereye gidiyoruz?' Kadın kısa bir sessizliğin sonunda 'Tüm bir gün beni taşırmısın?' diye sordu.'Sana 500 lira veririm.' Adam küçümser birgülümseme ile, 'Mal sahibi benden her gün 500 lira istiyor teyze' dedi.
Kadın gülümsedi'O zaman sana 650 lira vereceğim ne dersin?''Kurtarmaz ama senin güzel hatırını kırmayayım.İlk önce nereye gideceğiz?' 'Anıtkabir'e' 'Anıtkabir'e mi? 'Evet' Tamam teyzeciğim' Yaş kaç teyzeciğim?' Seksen sekiz' Maşallah Allah uzun ömür versin teyzeciğim' Allah sağlıklı mutlu ömür versin oğlum' Haklısın teyzecim' Taksi Anıtkabir'in kapısına gelmişti. Şoför'Teyzeciğim geldik' dedi. Dalgın görünen kadın'Evladım burada yardımına ihtiyacım var' dedi.'Benimle gel' Adam şaşırmıştı. 'Tabii teyze'dedi. Kuşkulu gözlerle 'Bizi buraya alırlar mı?'diye sordu. O ana kadar dalgın ve yorgun görünen kadın, bir anda irkildi. Gözlerinden ateş fışkırarak 'Ne demek almamak? Sen daha önce hiç gelmedin mi buraya?' dedi Hayır' 'Kaç yıldır Ankara'da yaşıyorsun?' 'Ben Ankaralıyım teyze. Doğma büyüme' 'Ee o zaman' 'Ne bileyim bir kez okulla gelmiştik bayramda. Bayram olmayınca burası kapalı sanıyordum ben' Kadın sinirli bir şekilde kafa salladı. Şoför utanmıştı. Mozoleye çıkan mermerdivenlere kadar konuşmadılar. Merdivenlere geldiklerinde Şoför kuşkulu bir şekilde'Nasıl çıkacaksın Teyze?' diye sordu. 'Her ay nasıl çıkıyorsam öyle' 'Her ay geliyormusun?' 'Evet' Uzun bir uğraşla merdivenleri çıktılar. Mozoleye doğru ağır ağır ilerlediler. İçerisi çok serindi.Şoför büyük bir azimle yürümeye çalışan kadının koluna girmişti. Kadının nefes alışları sıklaşmıştı. Nihayet mozolenin önüne geldiler. Kadın şoförün kolundan ani bir hareketle kurtuldu. Çantasını açtı. Tek bir karanfil çıkardı. Mozoleye doğru ilerledi. Çiçeği mozoleye koydu. Şoför şaşkınlıkla olayı seyrederken kadının ağzından şu sözlerin döküldüğünü fark etti. 'Hayatım boyunca sanaverdiğim sözü tutmak için çalıştım' Ağır ağır geriye çekilen kadın ellerini açıp Fatiha okumaya başladı. Şoför kısa bir şaşkınlığın ardından ona katıldı. Kadın bir anlık suskunluktan sonra 'Hadi gidelim' dedi. Geldiklerinden çok daha ağır bir şekilde arabaya döndüler. Şoför kadının durumundan endişelenme yebaşlamıştı. 'Yoruldun mu Teyze' dedi. Kadın sustu. Bir süre suskunluktan sonra 'Evet hem deçok yoruldum' diye cevapladı. 'Nereye gidiyoruz?' 'Bankaya' Şoför arabasındaki kadının herhangi biri olmadığını anlamıştı. Bu yaşlı kadının Atatürk'e verdiği söz ne olabilirdi? En sonundada yanamadı. 'Teyzeciğim bir şey sorabilirmiyim?' 'Sor bakalım evladım' 'Anıtkabir'de Atatürk'e bir söz verdiğinizi söylemiştiniz. O söz nedir?' 'Uzun hikaye evladım' 'Olsun be teyze anlat ne olur' 'Ben lisedeyken bizim okulumuza gelmişti Atatürk. Beni de ona çiçek vermek için seçmişlerdi. Çiçeği verdiğimde bana ismimi sordu. Bende 'Adalet' dedim.Bunun üzerine 'Ne güzel ismin varmış' dedi. 'Okulu bitirince ne olacaksın' dedi bana. Hemşire dedim. Oda'Güzel meslek ama bence sen Hakim ol ismine çokyakışır' dedi. Ben kadından hakim olmaz ki dedim. Kaşlarını çattı, 'Sen istedikten sonra olur. Senden söz istiyorum hakim olacaksın' dedi .' 'Sen ne dedin peki?' 'Mustafa Kemal emretmiş ne denir? Söz verdim.' 'Peki olabildin mi Adalet Teyze?' 'Evet ben Cumhuriyetin ilk kadın hakimlerindenim.' 'Vay be. Sende ne hikaye varmış Adalet Teyze' 'Herkesin bir hikayesi vardır evladım. Herkesin hikayesi de kendine göre değerlidir. Eğer insanların hikayelerini bilip anlayabilirsen insanlara daha anlayışlı davranabilirsin' 'Haklısın Adalet Teyze. Bu bankamı gelmek istediğin' 'Evet' 'Yardım edeyim mi? Bende geleyim mi?' 'Hayır. Sen burada bekle lütfen.Bu arada adın neydi evladım' 'Osman teyzeciğim' 'Tamam Osman. Beni 45 dakika kadar sonra buradan al olur mu?' 'Tamam teyzeciğim' Adalet hanım bankadan içeri girdi. Osman öğlen saatinin geldiğini fark edip yemeğe gitti. Yemek boyunca Adalet hanımı düşündü. 'Kim bilir neler yaşamış, neler görmüştür' diye düşündü. Tam vaktinde bankanın önündeydi. Adalet hanım 15 dakikalık gecikme ile geldi. 'Hoş geldin Hakim Teyze' 'Çok uzun zamandır bana Hakim denmemişti.' 'Hoşuna gitmediyse söylemeyeyim?' 'Yok aksine hoşuma gitti. Sağol' 'Nereye gidiyoruz?' 'Seyranbağlarına' 'Tabii' 'Hakim Teyze çok yer gezmişsindir sen' 'Tüm Anadolu'yu karış karış gezdik rahmetli kocamla' 'Ne iş yapardı amca?' 'Subaydı.' 'Ne zaman vefat etti?' '1952'de' 'Çok olmuş.Gençmiş' 'Kore savaşında şehit oldu.' 'Allah rahmet eylesin Hakim teyze' ' Sağol' 'Seyranbağları' na geldik nereye gideceğiz?' 'Sağa sap. İkinci binanın önünde dur.' 'Tamam. Buyur Hakim Teyze. Geleyim mi ben' 'Yok bekle burada' Osman beklemeye başladı. Bir ara meraketti. Binanın uzaktan görünen levhasına baktı.'Seyranbağları Kız Yetiştirme Yurdu' yazısını okudu. Anlam veremedi. 'Bu kadın burada ne yapar ki?'diye düşündü. Yarım saat sonra Adalet hanım göründü. Yanında orta yaşlı kibar bir hanım vardı. Adalethanımı arabaya ağır ağır bindirdi. Kadın 'Adalet Hanım size ne kadar teşekkür etsek azdır. Her zaman yanımızdasınız. Kızlarda sizi çok seviyor. Ne olur arayı çok uzatmayın. Yine gelin' dedi. Adalet hanım, buğulu gözlerle 'İnşallah. Kızlara selamımı söyleyin. Bende onları çok seviyorum. Onlara iyi bakın' dedi. Araba hareket etti. 'Nereye Hakim Teyze?' 'Hemen iki sokak öteye' Osman iki sokak ötede bu sefer başka birbinanın önüne park etti. Bu binada da 'Ankara Seyranbağları Huzurevi' yazıyordu. 'Bekle beni' 'Tabii Hakim Teyze' Yine 1 saate yakın bir bekleyişin sonunda bu sefer etrafında bir çok yaşlı kadın ve adamlaç ıkageldi Adalet Hanım. Sarılıp öpüştükten sonra oradan ayrıldılar. Osman dikiz aynasından Adalet Hanım'ın gözlerinden akan yaşları fark etti. 'İyi misin Hakim Teyze' 'İyiyim Osman. Eski dostları görünce insan bir hoş oluyor' 'Nereye gidiyoruz?' 'Cebeci Asri Mezarlığına' 'Tamam' 'Teyze nerelisin sen?' 'Aydın Sökeliyim. Babam orada pamuk ekerdi. Annem ev hanımıydı. Sonra Kurtuluş Savaşı oldu. Babam savaşa gitti. Söke işgal oldu. Biz dağlara kaçtık annemle. Saklandık dağ köylerinde. Savaş bitince Söke'ye döndük. Allah'a Şükür Babam'da sağ salim döndü savaştan.' 'Sonra ne oldu?' 'Liseye Aydın'a gönderdi babam. Orada Atatürk'le karşılaştım. Sözümü tutmak için İstanbul'a gittim. Hukuk fakültesine girdim. Orada rahmetli eşimle karşılaştım. O Harbiye'de okuyordu o zaman. Mezunolunca evlendik..' 'Çocuğunuz var mı?' 'Bir kızım bir oğlum vardı.' 'Neredeler şimdi?' 'Oğlum dışişlerinde çalışıyordu.' 'Ne güzel' '1978'de Fransa'da Ermeniler öldürdüler.' 'Üzüldüm Hakim Teyze. Başın sağ olsun. O da babası gibi şehit oldu yani' 'Evet. Şehit babanın şehit oğlu. Allah kimseye evlat acısı vermesin.' 'Amin. Ya kızın?' 'O eşi ve çocukları ile İzmit'te yaşıyordu.Öğretmendi. 1999'da depremde hepsi vefat ettiler.' 'Allah rahmet eylesin. Boş boğazlığımla üzdümseni Hakim Teyze kusura bakma' 'Sanki sormasan aklımdan çıkıyorlar mı evladım. Sen üzülme sağol' 'Geldik Teyze' 'Tamam evladım. Al işte paran artık gidebilirsin.' 'Hakim teyze buradan nasıl döneceksin? Ben seni bekleyeyim eve bırakayım.' 'Yok beni alacaklar buradan' 'Hakim Teyze bu para fazla. Kusura bakma ben sana yalan söyledim. Taksinin sahibi benden 350 lira bekliyor. Affetbeni. 350 'yi ona veririm. Gerisi kalsın. Bende para istemem. Bugün senden aldığım hayat dersinin parasal karşılığı yok zaten.' 'Çocukların var mı?' 'İki tane ellerinden öperler.' Taksinin güneşliğinden çocuklarının resimlerini çıkarıp gösterdi. 'Adları nedir?' 'Kemal ve Ayşe' 'Oğlumun adı da Kemaldi.' Sessizliğin ardından Osman'ın elindeki parayı ittirdi Adalet Hanım.. 'Onlara bir şeyler al benim için. Onları okut. Ama yalansız, dolansız, çok çalışarak helal lokma ile büyüt ve okut. Atatürk'ün bana yaptığı gibi içlerindeki gücü fark etmelerini sağla. Bir de vatanını, milletini sevmelerini öğütle onlara.' Osman Adalet Hanımın ellerine sarılıp öptü. Ona iyi evlatlar yetiştireceğine söz verdi. Adalet hanım mezarlığın kapısından ağır ağır içeri girerken; Osman yaşlı gözlerle onu izliyordu. Hayatının enbüyük dersini kendisi küçücük, yüreği yaşadığı acılara rağmen kocaman ve güçlü bu yaşlı kadından almıştı. Osman arabasını mal sahibine götürmeye kararverdi. Bu gün daha fazla çalışamazdı. Ertesi gün Ankara'da garip bir yağmur yağıyordu.Sanki gök delinmişti. Osman taksiyi mal sahibinden almış, durağa gelmişti. Çay ocağının yanında duran gazeteyi aldı. İlk sayfadaki haberlere göz gezdirdi.Siyaset doluydu gazete. Hiç anlamazdı. Sıkılıp adli olayların yer aldığı üçüncü sayfayı açtı.Taksiciler arkadaşları ile ilgili kötü haberleri genellikle oradan alırlardı. Göz gezdirirken bir haber dikkatini çekti. 'Dün gece geç saatlerde Cebeci Asri mezarlığında bulunan cesedin Cumhuriyet tarihinin ilk Kadın Hakimlerinden Adalet YILMAZ'a ait olduğu belirlendi.Adalet YILMAZ'ın bulunduğu yerdeki mezarların eşine ve oğluna ait olduğu belirlendi. YILMAZ vefat ettiği gün bankadaki tüm parasını çektiği, bu parayı ikiye bölerek Seyranbağları' ndaki bir kız yetiştirme yurduile bir huzurevine bağışladığı belirlendi. Polis,Adalet YILMAZ'ın mezarlığa ölmek için gittiğini düşünüyor.' Osman bir anda sarsıldı. Gözyaşlarına engel olamıyordu. Taksici arkadaşları hiçbir şey anlamadılar. Bir daha da hiç anlatmadı Osman bu yaşadıklarını. Herkesin tek bildiği Osman'ın bardaktan boşanırcasına yağan yağmur altında'Gökler bile sana ağlıyor' diyerek ağladığı.

NEDEN BU KADAR CAHILIZ ?

Yıllar öncesinde gazetecilik yaptığım dönemlerde yurtdışında da bulunmuştum। Almanya'da tanıştığım Arap bir arkadaşım olmuştu, Ürdünlü Sadik॥ Ortak dilimiz Almancaydı। O Türkçe bilmiyor, ben Arapça bilmiyordum. Ülkemize geldiğinde bir Antalya dönüşü bir petrol istasyonunda dinlenirken;
- Bu gün Cuma ben camiye gideceğim dedi.
- Oğlum, arabım ben sana nerden cami bulayım?
Derken orada çalışanlardan biri yakında bir köy olduğunu yetişebileceğimizi filan söyledi. Hemen gittik abdest alıp camiye girdik.
Yaz ayları olduğu için köylü tarlada orda-burada, camide 5–6 kişi var. İmam cemaate dönmüş kuran okuyor, Arabın yanında bir ihtiyar bastonunu yanına uzatmış hocayı dinliyor bu arada huşu için sallanarak gözyaşı döküyordu. Bu Sadik'in dikkatini çekti. Gerçi hocanın sesi müthişti koyun gibi dinlesek de o sesten etkilenmemek mümkün değildi.
Arap okunanı anladığından yanındaki ihtiyarın ağlamasına bir anlam verememiş olacak ki hınzırca gülümsedi ve olumsuz anlamda kafasını sallayınca, ben;
- Was machts du? dedim. Yani napıyorsun anlamında.
Sesim biraz duyulur gibi olunca camideki kafalar bize döndü. Biz hocayı dinlemeye devam ettik, bu arada cemaat 20 kişi kadar oldu. Çok geçmedi Arap öylesine bir kahkaha koyuverdi ki camide ben bile kızdım. İbadet yerinde gülmenin ne kadar ayıp ya da günah olduğu öğretildiğinden o hırsla Sadik'e Almanca verdim veriştirdim..
Vay, sen misin camide Almanca konuşan!॥ Ağlayan ihtiyar yanında duran bastonunu kaptığı gibi Sadik'in kafasına ekleştirdiği gibi baston ortadan bölündü। Elinde kalanıyla Sadik'e vurmaya devam ederken;
- Camiyi gâvurlar bastı, diye bağırıyordu bir yandan. Eh diğer Müslümanlar durur mu?
Allah-Lillah aşkına diyen takunyayı kaptığı gibi ikimize birden hücum ettiler. Arabamıza binip köyün dışına çıkasıya kadar aynalı bir sopa yedik köylülerden. Üstelik arabanın da ne cami kaldı ne çerçevesi.. Araba da bizim gibi nasibini aldı, yamuldu..

Köyün dışına çıktığımızda sinirimden Sadik'i bir posta da ben döveceğim de hâlâ gülmesi yok mu beni iyice tav etmişti. Neden güldüğünü sordum.

- Sen dedi, Hocanın ne okuduğunu biliyor musun?
- Bilmiyorum dedim.
- Peki, Nisa nedir onu biliyor musun? Dedi, yine;
- Hayır' dedim.
- Nisa, kadın demektir Arapçada dedi. Hoca, Nisa Suresi'nin kadınların aybaşı dönemi ve o dönemde cinsel ilişkiye girmemelerini, temiz olmalarını filan okuyordu. Bunda ağlayacak ne var? dedi.
Doğrusu haklıydı. Ve o günden bu yana Nisa'nın kadın olduğunu hiç unutmadım, Nisa adını ve koyunun kaval dinlediği gibi Kuran okunurken dinleyenleri gördükçe yediğim eşşek yükü sopa gelir aklıma...

İlk emri oku olan bir dine inananlar olarak nasıl bu kadar cahil kalabiliyoruz? Gerçekten ilginç..
İşte bu noktada işgüzar din görevlileri ve dini çıkar kapısı haline getirenleri TEBRİK etmek lazım!!!

Abdullah YILMAZ
GIRGIR Dergisi Köşe Yazarı

17 Ekim 2008

KULAĞININ BİR KÖŞESİNDE BULUNSUN.....

Dost....

1- Aklını kullan।
2- İyice tanımadan hiçbir insana bağlanma।
3- Bitmemiş ilişkilerin üzerine ilişki kurma. Acı çeken sen olursun.
4- İyice soruşturup diğer insanların da haklı olabileceğini düşün.
5- Seni takmayanı sen hiç takma, konuşmayanla asla konuşma.
6- Güvenmediğin biriyle asla çıkma.
7- Yalanını yakaladığın kişinin düzelebileceğini düşünme.
8- İnsanlara doğru değer ver, hak etmeyenleri sil.
9- Kimseye yalvarma.
10- Asla dönüp de arkana bakma.
11- Sır tutmasını bil.
12- Dostlarının sevgilinden daha önemli olduğunu unutma. Onları asla sevgilin için satma.
13- Hak ettiğin sevgiyi alamadın mı kendini üzme, sorun sen değilsin.
14- Kimsenin lafıyla dolduruşa gelme, ama aklının bir köşesinde de tut.
15- Kafanda bitirdikten sonra iki çift tatlı söz, iki damla göz yaşı için asla yumuşama.
16- Seni sevenlerle kullananları iyi ayırt et.
17- Seni dinleyip anlama niyeti olmayanlarla tartışma.
18- Emrivaki oluşturulan dostlukları kabul etme.
19- Eğer verdiğin sır o kişide kalmıyorsa ikinci bir sır verme.
20- Dostun olacak insanları bazı kriterlere göre belirle.
21- Kendini öven insanlardan kaç.
22- Karşındakinin doğruyu söylediğini varsayma.
23- Kendine saygını yitirmene neden olacak hiçbir şey yapma.
24- Sorunun olduğunda insanlar zaman ayırıp seni dinliyorlarsa onların öğütlerini göz ardı etme.
25- Göz göre göre su birikintilerine taş atma, mutlaka üstüne sıçrar.
26- Kendinin herkesten daha önemli olduğunu unutma.
27- Sen istemediğin sürece tanrı dışında kimsenin seni üzemeyeceğini aklından çıkarma.
28- Göz yaşlarının değerini bil. Onları hak etmeyenler için harcama.
29- Sana bahşedilen zekâyı kullanmayarak tanrıya hakaret etme.
30- Senin zekâna inanan insanları hayal kırıklığına uğratma.
31- Kendini sev.
32- Alkol alınca kontrolünü yitirenlerle asla tartışma.
33- Dışarıdaki güneşe bakıp gülümse ve önünde koskocaman bir gelecek olduğunu unutma.
34- Dostluğunla yetinmeyenler için hiçbir fedakârlık yapma .
35- İnsanları kaybediyorsun diye ağlayıp sızlama, ama kazandığın insanların değerini bil.
36- Aşkta bile mantığına küsme. Kalbin doğru yolu bulacak içgüdüye sahip değil.
37- Kimseye taşıyabileceğinden fazla değer verip bununla övünmesine fırsat verme.
38- Güvenmediğin kimseye aleyhine kullanılabilecek hiçbir koz verme.
39- İstediğini almak için asla duygu sömürüsü yapma.
40- Sana duyulan sevgiyi ve güveni istismar etme.